21 Aralık 2010 Salı
Ulan Arda !
30 Kasım 2010 Salı
Galatasaray İdman Yurdu
29 Kasım 2010 Pazartesi
Bizim Alışkanlıklarımız Vardı
Meselemiz, problemlerimiz ne olursa olsun biz daha önceden Beşiktaş'a karşı bir şekilde iyi bir futbol tutturur kazanmasını bilirdik sanki.. bunun izahı futbol kuralları dahilinde değildir nasıl saraçoğlu'nda fb'nin bjk'ye şansı tutuyorsa sami yen'de de bizim beşiktaş'a karşı buna benzer bir üstünlüğümüz vardı. Olimpiyat Stadında Ali Aydın'a yenildiğimiz maçta bile bu derece acizlere oynayan bir takım yoktu. O zamanlarda kötü günler geçiriyorduk ama teslim teslim etmediğimiz ve etmemek için direndiğimiz bir ruhumuz vardı değil mi ?
Dönüp dolaşıp söyleyeceklerim yine aynı yerlere geleceği için sanki bir önceki postların tekrarını yapacağım gibi olacak o yüzden kısa tutmak istiyorum. bu takımın sorunu 442, 352, 451; merkez forvet, kanatlar, ya da teknik taktik izahatlar ile açıklanacak bir sorun değildir. Bu takımın sorunu takımı oluşturan çoğunluğun 3/4'ünün galatasaray gibi bir takımda oynayamayacak yeteneksizlike olmasıdır. Ben beşiktaş'ın maçlarını takip etmiyorum ama birçok beşiktaşlı arkadaşında holosko, nobre gibi oyunculardan yaka silktiğini biliyorum. Düşünün dün sahada oynayan yeteneksizler ordusu bu adamları maçın yıldızı yaptı. Nihat oynasa o bile gol atardı hatta quaresma olsa ali turan'ın kanadına geçtiğinde kesinlikle şov yapardı. Çünkü artık şu belli bu takımın bekleri ligteki 14-15 takımın kanatlarını tutamıyor, orta sahası aynı takımlar karşısında koridor oluyor herşey yabancılardaki keramete ve iyileşecek olan arda'ya bağlı
Böyle takım oyunu olmaz böyle futbol oynanmaz. Bu futbolu ligin kalburüstü bir takımı oynayabilir ama milyonlara oynayan bir futbol takımı oynayamaz. Galatasaray aynı osmanlı'nın son dönemlerindeki çöküşünün bir benzerini yaşıyor ve o "hasta adam" dan herkes bir şeyler koparmasını biliyor.. Rijkaard'a sallayanların dün adnan polat'a sallamalarına şaşırmadım zaten. Biz ve birçok yazar arkadaş daha sezon başında yönetimin rijkaard'a kurduğu tuzağı gördük ve buralardan bir şeyler karaladık ancak tribündeki futbol ulemaları 4-5 maçtan sonra "defol git" rijkaard diyerek nasıl bir taraftar ve futbol bilgisine sahip olduklarını gösterdiler. Gözler bu kadar realiteden uzak şekilde kararmış işte. Şimdide cenaze namazı arifesinde adnan polat istifaya davet ediliyor.. Şimdi mi gördünüz herşeyi ? Masumların kellesini aldıktan sonra mı ? Normal şeyler bunlar, futbol bilincini kaybeden bir taraftar topluluğundan beklenecek davranışlar. Siz haklısınız kardeşler doğrusunuz. Rijkaard, baktın o olmadı polat, o olmadı başka biri ne zaman tutturursan artık.. Neyse daha önceki postlara benzediğini düşünmeye başladım, kesiyorum.
15 Kasım 2010 Pazartesi
Daha Ne Bekliyorduk ?
Dün gerek sıcağı sıcağına bir şeyler yazarken ölçüyü kaçırmamak, gerekse herkesin söyleyeceklerini söyleyeceğim için bir şeyler yazmak istemedim ama insan biraz olsun kafasını toparlayıp sakin bir şekilde yaşanan olayların muhakemesini yapınca gerçekleri daha net görüyor içindekileri dışarıya aktarmayı daha çok istiyor. Sezon başı daha ukrayna'nın dandik takımına elenmeden önce yazdım bir çok galatasaraylı blog yazarı'da dile getirdi "yönetim rijkaard'ı kovdurmak için bir çaba içersine girse bu kadar berbat bir şekilde koca takımı yönetemez" diye.. Malesef dediklerimiz bir bir çıkıyor.. Değil rijkaard geçmişte Cihan, Orhan Ak, Petre vb. gibi vasat futbolcular ile tarihinin en iyi kadrosunu kurmuş fenerbahçe'yi 5-1 ile eze eze yenip şampiyonluğu son 3 haftada kaptıran hagi bile şu an manisaspor'dan daha kat ve kat kötü kalitesiz takıma bir şey yapamıyor.. Dünkü maç ile ilgili fazla konuşmaya gerek yok ondan önceki haftalarda alınan galibiyetlerde takımı bazen pino'nun, bazen kewell'ın, bazen baros'un bazen'de elano'nun oynadığı klas oyun kurtarıyordu ama dün hepsi kötü oynadığı ve yerli rotasyonu en fazla bu kadar yapabileceği için yenilgi kaçınılmaz oldu. Galatasaray'ın ikinci yarıda Elano'nun frikikten çektiği şut dışında pozisyonu yok bu içler acısı bir durum. Ben şahsen takımı yaşım el verdiği ölçüde Tanju, Erhan Önal, Uğur tütüneker dönemlerinden itibaren takip ederim ama Galatasaray şu an istatistikleri doğrularcasına, kapasitesinin doğal bir sonucu olarak tarihinin en kötü durumunu yaşıyor. Bunun şanssızlıkla falan bir alakası yok takımın gücü bu kadar yabancılarda durduğu taktirde şu takımı görüldüğü gibi manisaspor dahi tek bir pozisyon vermeden yenebilir..
Dün bir kere daha dikkat ettim yabancı futbolculara.. özellikle elano en az iki pozisyonda takım arkadaşlarına pas atıp içeriye kendisinden beklenilmeyecek ölçüde seri koşular yaptı pozisyona girebilmek için ancak sabri ve ayhan gibi futbolcuların futbol zekaları bu koşulara yetmediğinden dolayı bu maç kurtaracak koşuları görmek yerine hala yere bakarak topu ya geriye ya da saçma sapan yerlere pas atarak kullandılar. Sabri, Ayhan, Servet Çetin, Serdar Özkan, Ali Turan, Barış Özbek, Mustafa Sarp, Gökhan Zan gibi küme düşme potasındaki bir takımda dahi oynayamayacak futbolcuların uefa kupasını kaldırmış bir takımda kesinlikle ama kesinlikle işi yoktur. Avrupa futbolunu şu aralar çok sıkı takip ediyorum desem yalan olur ama şundan eminim ki geçmişte bizim gibi süpriz yapıp inanılmaz başarılar elde eden bir porto'nun, monaco'nun veya bizimle aynı kategoride olan her hangibir takımın bu derece basiretsiz oynayan yetenek yoksunu futbolcuları yoktur.. İşte o monaco'nun beğenmeyip yolladığı Pino'yu görüyoruz dün onun dışında taraftarın kimseden bir beklentisi yoktu zaten.. İşin tuhafı yeteneksizliğini anlayabilirim ama işi ruhsuzluğa vurup o formayı giymek isteyen binlerce insana küfür edercesine "ben istediğim zaman oynarım, istemediğim zaman oynamam" diyemezsin. O formayı giyiyorsan aklının ucunda milyonların sizleri izlemek için izlemek için yaptığı fedakarlıklar, çektikleri cefayı düşüneceksin.. Bu takımda oynuyorsan ruhsuzluğun ağababasını yapıp yenildiğin bir maç akabinde "heheh taraftar bizi karşılamaya geldi mi?" diyerek şebeklik yapamazsın.. İdeolojilerinden, yeniçeriliklerinden tiksiniyorum ama geçmişe bakıp bir mukayese yaptığımda hakanların, bülentlerin, şaşların forma hırsının 1/10'unu bunlarda görmemek utanç verici...
Sezon başından bu yana reçete belli idi ama yönetim isteyerek ya da istemeyerek bunu yapmak yerine çareyi omzunda "dünyanın en elit teknik direktörleri" apoleti bulunan rijkaard'ı sepetlemekte buldu. Defol git rijkaard diyenler bu takıma hagi bile bir şey yapamıyor nerdesiniz şimdi ? Suç kimdeymiş acaba ? Kafanız o adamın haysiyetini iki paralık edip gönderttikten sonra mı bastı bazı şeylere ? şu an sokaktan hangi galatasaraylıyı çevirirsek çevirelim ya da kime sorarsak soralım herkesin diyeceği şey "paftan adam çıkarsan en az bunlar kadar oynar, bu iğrenç profesyonellerden daha ruhsuz oynayamaz." olurdu. Aynen de böyle. Niye sattık hala anlamıyorum ama bir düşünelim dün servet'in yerine bu hatayı semih kaya yapsa kim kızardı ? Ya da neden hiç kimse haftalardır ekstradan bir kurtarış yapıp maç kazandıramayan ufuk ceylan'a kızmıyor ? Veya kaç haftadır rezil top oynayan Emre çolak'a niye kimse ses çıkaramıyor ? Bizim yaptığımız bu son derece basit muhakemeyi yönetim hala yapamayıp şu takımdan galatasaray'ın kalitesine yakışmayan ruhsuz futbolculara neşteri vurmadıkça gelecek hakkında hiç kimse umutlanmasın. Şu sefil ve basiretsiz kadro ile ilk 8'e girersek yatalım kalkalım dua edelim..
8 Kasım 2010 Pazartesi
Ne Değişecekti ki ?
Rijkaard'ın gidişi Hagi'nin gelişi ile birlikte hagi büyücülüğe soyunup ya da Matrix'te Morpheus'un neo'ya yaptığı gibi bir çip vasıtası ile Mustafa Sarp'a futbolculuğu mu öğretecekti ?
Galatasaray futbol tarihinin görebileceği en otoriter teknik direktör olan ve yeniçeribaşı şükür'ü dahi gözünü kırpmadan kadro dışı bırakabilecek kalli'ye dahi taktiksel dersler vermekten geri kalmayan, futbol dehası profosyenel servet çetin teknik direktör değişikliği ile beraber John Tery'ye mi döneşecekti ?
Kadroda tek alternatifi barış özbek olan ve şu an kapı dışarı bırakılsa türkiye liginde oynayacak takım bulamayan Ayhan Akman orta sahayı mı sırtlayacaktı ?
Kendisinden kat ve kat daha yetenekli olmasına karşın nasıl olduysa halen çözemediğim bir şekilde Serdar Eylik'e tercih edilen ve fizik itibari ile futbolcu olması mucizelere bağlı olan Emre Çolak bir anda canavar mı kesilecekti ?
Sanki hagi gibi ısrarla sol ayağı ile kaleye şut çeken beyinsiz futbolcu namzeti barış özbek artık Lampard gibi şut mu çekecekti ?
Sittin senedir futbol oynamayı beceremeyen ve artık internette çoluk çocuğun maskarası olan sabri sarıoğlu'ndan ne olacaktı ?
.....
uzar gider galatasaray sezon başında yaptığı hataların ağır sonuçlarını çekiyor şu an. Herkesin ağzında sakız ama kesinlikle doğru olan bir teorem var o da "Galatasaraylı yerli futbolcuların süper ligin en kötü futbolcuları olduğu" gerçeği. Mümkün mü katılmamak ? Dün trabzon'un yerlilerinin, Engin Baytar'ın, Egemen'in, Selçuk'un, Ceyhun'un sahadaki galatasaray'ın yerlilerinden üç gömlek üstün futbolcu olması işi bitirdi zaten. Selçuk İnan ile Ayhan Akman'ı, Ceyhun Gülselam ile Mustafa Sarp'ı aynı kefeye koymaya çalışmak bile başlı başına bir komedi.. 4-5 tane yabancının katkısı da bu yerli futbolcu çöplüğünde daha fazla olamaz. Nitekim misimoviç ve elano'nun oyun zekasının 1/10'una dahi sahip olmayan orta saha daha nice elano'ları, misileri göndertir. Düşünün elano gibi bir futbol zekası ne bekler ? oyuncuların akıllıca koşular ile boşluklara kaçmasını, attığı ara toplarına hareketlenmesini, en azından vasatın üstünde bir futbol zekasına sahip olmasını.. Ama bu adamlar dün bir bakıyor bunları yapan tek kişi 2-3 defans oyuncusunu peşine takan juan pablo pino.. Bilhassa elano'nun Kaç ortasının çöpe gittiğini sayamadım.. Daha evvelinde dos santosları, lincoln'leri isteyerek(!) ya da istemeyerek gönderen bu futbol zekası ile dolu zeka küpleri emin olun bu kapasiteleri ile nice elanoları, misileri gönderecektir... Açın bakın gazeteleri kim mustafa sarp'ı yazacak kim elano'ya hatalı pas attı diye sallayacak...Bu adamlar robinho'lara, grafitilere pas atıyorlardı geldikleri yerde şimdi pas attığı adamlar süper çapraz koşulara sahip, müthiş futbol zekaları sarp, ayhan, barış özbek... Peki suçlu onlar mı, onlara oynatmak zorunda kalan teknik direktörler mi yoksa koca galatasaray'a super ligin en berbat yerli futbolcularını layık görüp hiçbir alternatif getirdiği teknik direktörlere hiç bir alternatif sundurmayanlar mı ? İmkansız arkadaş imkansız bu yerli futbolcuların istisnasız tamamı gönderilip yepyeni bir takım oluşturulmadıkça biz o günleri göremeyeceğiz, o güzel günleri göremeyeceğiz..
26 Ekim 2010 Salı
Lorik
Bu kadar cesur bir futbolcunun Rijkaard tarafından tercih edilmemesinin altında bizim dışardan göremediğimiz ancak florya'da dönen bazı gizli kapaklı dolaplar muhakkak vardır. Rijkaard'ın bu kadar cesaretli ve üç tane barış 10 tane sarp kapasitesindeki bir adamı oynatmaması altında teknik ve taktiksel mazeretlerin olduğunu düşünmüyorum bizim bilmediğimiz bir şeyler olmalı. Geçen günlerde Mustafa Yücedağ alınan hiçbir futbolcunun Rijkaard'ın listesinde olmadığını söylemişti. Bu açıklamayı da adnan polat'ın çok öncelerde ntv'de yaptığı "Cana'yı gerets'e danışarak aldık" açıklaması belgeliyordu. Belki onun bu kadar az şans bulması yönetime karşı teknik heyetin gösterdiği bir tepkiydi.. hala bazı şeylerin içi dolmuyor.. Rijkaard gibi bir adam kendisini defalarca ipten alabilecek bir Cana'yı, hollanda biletini almasında büyük pay sahibi olan, kaçak güreşçi sarp'a hatta barış özbek'e neden tercih etmez ? Dolmuyor bu çukurlar.. Masa başından ne sallasak boş.. Sorular uzar gider artık geleceğe bakmak gerek. Bir gün telegol gibi şaplagan bir program dahi olsa rijkaard'ın ya da neeskens'in iki yüzlülerin maskesini düşüreceği ve bu soru işaretlerine cevap vereceği bir yayın yapılmasını bekleyeceğim..
Neill ile birlikte benim gözümde maçın yıldızıdır Cana. Yıllarca fenerbahçe'nin orta sahası, defansı hatta forveti'nin göstermiş olduğu sertlik karşısında tabir yerindeyse pısırık futbolcuların biat etmesi sebebi ile kepaze oluyorduk. 3 gün önce sahada iki tane adam vardı ki cesaretleri uzun yıllar kadıköy'de galatasaraylı bir futbolcuda göremeyeceğimiz türdendi. Karın boşluğuna 5 metreden çekilen şuttan sonra ayağa kalkıp ikinci şutu da kesmek nasıl bir hırstır bunu çözemedim ben. Demek bu futbolcunun her gittiği takımda kaptanlığa yükselmesindeki etken burada yatıyormuş. 30-40 bin kişinin ana avrat sövmesine aldırış etmeden gerekirse rakibin en çirkef futbolcusuna dahi tekmeyi savurmasında yatıyormuş. Elbet tekme kabul edilecek bir şey değil ama bu futbolcunun içindeki hırsın açık bir tezahürü ve yıllarca bizim kadıköy'de görmediğimiz bir arzu.. Rakibin taraftarı karşısında ezilen, korkan futbolculara o kadar alışmışız ki insan bu adamları görünce inanılmaz bir hayranlık duyuyor.. Hagi'nin futbol anlayışında Cana bir vazgeçilmez olacak bundan eminim. Sahada Hagi'nin hırsını yansıtıyor bu deli arnavut..
20 Ekim 2010 Çarşamba
Rijkaard'ı Uğurluyoruz !
Sevinsin Kansızlar !
Galatasaray Tarihi Bunları Yazdı Mı ?
Hatırlıyorum da Lucescu'nun son senesinde takımda kötü bir gidiş vardı. Diyarbakırspor deplasmanında oynanan kötü futbol ve alınan beraberlik, bazı densizlerin çingene ithamlarına varan iğrenç ahkamları; Lucescu korkak futbol oynatması zırvaları, kariyerinde başarı yok ve inter'den de kovuldu gazları ile birleşince zavallı Rumen bir anda istenmeyen adam ilan edilip topun ağzına gelmişti. ancak Özhan Canaydın yönetimi kendisine büyük güven duyarak onu takımda tutmuş, üç kuruşluk tazminatını verip kolay olanı yaparak biletini kesmek yerine "dereyi geçerken at değiştirilmez" sözüne riayet etmişti. Hatta zamanın yöneticilerinden Aziz Üstel, Luce ile sarmaş dolaş gazetecilere poz vermiş " Galatasaray tarihinde sezon ortasında teknik direktör değişikliği göremezsiniz, dereyi geçerken at değiştirilmez Lucescu'ya güveniyoruz" diyerek Lucescu'yu sezon sonuna kadar takımda tutmuşlardı. Ondan sonra yapılan saçmalıklara daha doğrusu sezon sonunda luce'nin gönderilmesine gelmek istemiyorum. Benim için en önemli husus beyefendi özhan canaydın'ın kriz yönetiminde aldığı bu etik kararın galatasaray'a nasıl bir şampiyonluk getirdiğidir. Düşünün ligin bitimine 6-7 hafta kala luce gönderilip yerine başka biri gelseydi o kıt kadro ile üçüncü yıldızın takıldığı efsane şampiyonluk gelebilir miydi ? Hatta beni ilgilendiren asıl nokta o zamanlar aziz üstel'in söylediği "Galatasaray tarihinde sezon bitmeden teknik direktör değişikliği göremezsiniz" sözü idi. Belki o dönemler kapalı kapılar arkasında sezon sonlarına doğru fatih terim ile de görüşülmüştür ancak aziz üstel'in söylediği bu sözler hala kulaklarımda.. Birde şu ana bakıyorum gelecek tam anlamıyla geçmişi tekzip eder olmuş durumda. Sanki apayrı bir takımın tarihinden bahsediyormuş o dönemler Aziz Üstel. Hatta öyle bir tarih ki bu çok öncelerinden derwall'in söylediği "galatasaray'ın olduğu her yerde umut vardır" sözü dahi yalan olmuş durumda.
18 Ekim 2010 Pazartesi
Fazlaydın Bu Ülkeye
8 Ekim 2010 Cuma
Bunak Mıydı Devrimci Mi ?
1 Ekim 2010 Cuma
Muhasebe Mesleği
Servet Çetin Mevzusu
30 Eylül 2010 Perşembe
Nice Senelere Büyük İnsan...
27 Eylül 2010 Pazartesi
26 Eylül 2010 Galatasaray - Belediyespor Maçı
14 Eylül 2010 Salı
13 Eylül 2010 Galatasaray - Gaziantepspor Maçı Üzerine
6 Eylül 2010 Pazartesi
Gözümüz Şenlensin Biraz
Şu golü ilk defa uefa kupası özet görüntülerini star'da izlerken görmüş ağzım beş karış açık kalmıştı. Nitekim Misimoviç transfer olduktan sonra da ilk olarak aklıma attığı bu akılalmaz gol geldi. Beşiktaş'a attığı golü bile sonradan anımsadım. Arkadaş o nasıl bir bilektir, bu ne inanılmaz bir vuruş tekniğidir, hepsinden öte bu nasıl bir keskin futbol zekasıdır. Uzun süredir Hagi'nin attığı golleri anımsatan gol atma yeteneğine sahip bir futbolcuyu şu takımda görmemiştik. Şimdiden Antep maçını iple çeker oldum.
edit: Blogger'da videoların açılmama sorunu ısrarla devam ediyor. İşte o gol
http://www.timsah.com/Misimovic-90a-takti/edd0depaICp
1 Eylül 2010 Çarşamba
Misimovic Üzerinden Felaket Senaryoları
27 Ağustos 2010 Cuma
Çok Sevmiştik Be Taklacı !
25 Ağustos 2010 Çarşamba
Rijkaard'ı Kovdurma Planı
22 Ağustos 2010 Pazar
Paramparça !
Peki 2010-2011 sezonunda neler oldu ? Adnan Polat'ın 2009-2010 sezonu sonunda aldığı kararları harfiyen uygulandı. Neydi bunlar:
1- Keita dünya kupası etiketi kullanılarak bir şekilde satılacaktı. Bunu ben demiyorum, Galatasaray Spor Kulübü başkanı Adnan Polat diyor. "Keita kendi gitti be kardeşim" diyenlere google'da Adnan Polat'ın demeçlerine dair ufak çaplı bir araştırma yapmalarını öneririm. Şu an maç stresi ile buna mecalim yok. Ancak okuduklarımı özetlersem yönetim Keita'nın satılması kararını sezon bitiminde aldığı bir toplantıda vermişti. Düşünün bu Keita 2009-2010 sezonunda kaç tane kilit maçı açmış bir adamdı.
2- Elano kulüp için 2009-2010 sezonundaki başarısızlık göz önünde bulundurulunca dünya kupası ile birlikte gelecek paralar açısından bulunmaz bir nimetti. Zira kulübe hiçbir katkısı olmayan Elano'da Brezilya milli takımının orta sahası etiketi ile satılacak. Yönetimin 2012 kriterleri görünümlü mali olarak kendini aklama politikasının kurbanı olacaktı. Ama beklenmeyen bir şey oldu ve Elano'nun sakatlığı planları alt üst etti.
3- Kewell taraftar için çok şey ifade etmesine karşın yönetim için ifade ettiği şey sadece paraydı. Tıpkı ticari bir meta gibi, sadece para ! Nitekim 2.5 milyon euroluk maaş çok görüldü ve "yaşlı sakat" gibi komik bahaneler ile serbest bırakıldı. Taraftarın tepkisi olmasa sözleşme yenilenmeyecekti bile. Ancak o adam formasının verilmesine, neredeyse Serdar Özkan ile aynı maaşı almasına aldırış etmeden gözü kapalı sözleşmeyi imzaladı. Bir düşünün 2010-2011 sezonunda yönetimin sezon sonunda öngördüğü gibi Kewell olmasaydı nasıl bir Galatasaray izlerdik ?
4- Kapalı kapılar arkasında neler konuşulduğunu bilmiyoruz ama Galatasaray'a hizmet aşkı için işini gücünü bırakıp Brezilyalara, İspanyalara, İtalyalara koşturan ve gerek vizyonu gerekse de futbolcu transferinde gösterdiği üstün başarı ile taraftarın gönlüne taht kuran Haldun Üstünel sindirildi. Elbette Galatasaray'a olan saygısından hiçbir zaman için konuşmayacağını bildiğimiz haldun üstünel bir açıklama yapmadan bunu bilemeyeceğiz ama böyle bir insan sindirildiğine, kulübe olan hizmet arzusu baltalandığına göre kapalı kapılar arkasında olağanüstü şeyler olmalı. Tahminim Haldun Üstünel'in aldığı oyuncuların yönetimin başarı anlayışına uymaması sebebi ile kulüp içersinde yalnız bırakılması ve sindirilmesidir. Onlarca akbabanın içinde yalnız kalmıştır Haldun Üstünel. Bir nevi "geçen seneki transferleri sen yaptın, kulübü onca borca soktun ve ne kadar başarılı olduğumuz ortada minvalindeki" suçlamalar ile karşı karşıya kalmıştır. Çünkü bunun dışındaki ufak tefek kırgınlıkların bu adamın hizmet aşkını yok edeceğine inanmıyorum. Ayrıca Kewell dahil getirdiği oyuncuların büyük çoğunluğunun satılması ya da satılmak istenmesi bir şey ifade etmiyor mu ?
5- Giovanni Dos Santos'un şu an Totthenam'da banko oynamasının, öncesinde dünya kupasında yer almasının sebebi Frank Rijkaard'tır. Şu da bir gerçek ki bu adam şu an galatasaray'da olsa 7 milyon euroluk opsiyon bedelinin karşılığını fazlasıyla verebileceği gibi iyi bir miktara da kulüp şampiyonlar ligine kalsa o vitrin ile satılabilirdi. Ancak Santos'un Rijkaard'ı, rijkaard'ın santosu istemesi yeterli olmadı. Nitekim yönetimin yeni dönemdeki transfer politikası "Eğer pahalı oyuncular ile dahi başarılı olunamıyorsa neden şansımızı daha cüzii oyuncular ile denemiyoruz yönündeydi" alınmadı santos. Hemde Ribery örneğini bu camia yaşamışken.
Ve 22 Ağustos 2010 tarihi itibari ile takımın geldiği nokta. Kolu bacağı kırılmış, virane, derbeder inancını yitirmiş bir Galatasaray. Takım oyunu unutulmuş herkes Kewell ve Baros'un bireysel yeteneği ile maçı çevirebilme yeteneğine sarılıyor. Takımın en aşağa üç tane transfere ihtiyacı var ama galatasaray yönetimi tarihler ne zamanı gösterirse " bakın transfer sezonu daha bitmedi x güne kadar oyuncu alacağız " tarzı komik açıklamalarda bulunuyor. Peki aldığınız oyuncuyu transfern son günü o mali kriterlerinize uygun olarak getirebileceğinize ne kadar inanıyorsunuz ? Alacağınız oyuncu ne zaman hazır olacak ? Ne zaman kadroya girmeye başlayacak ? Bunların cevabını elbette yönetimde biliyor ama şu an inanılmaz bir kaos var. Yönetim hangi oyuncu ile ilgilense tokadı ordan yiyor, hatta o kadar komik ki satılması dış kapının dış mandalı diego'nun gelişine bağlı olan Misimovic'e bel bağlanıyor. Peki Diego gelmezse o meşhur b planı ne olacak ? Yeni Bratuları, Petreleri mi bekleyelim ?
Saha içersindeki hiçbir oyuncuya kızmıyorum. Çünkü herkes kimin ne yapacağını biliyor. Taraftar televizyondan gördüğüne göre hergün bu adamların yüzünü gören Rijkaard'ın da durumun farkında olmaması mümkün değil. Onunda beklediği bir mucize, onun da bel bağladığı bireysel yetenekler. O da barış'ın burnunun ucundaki adama top atamayacağını, Mustafa sarp'ın savrukluğunu ya da Servet'in sakarlıklarını biliyordur. Kızıyoruz ama allah için kimi oynatsın ? Ya da Barış'a bağırıyoruz ama bu adamdan Elanoluk bekleyip 35-40 metrelik düzgün pas atmasını ummak ne kadar doğru ? Şu an bu kaos ortamında, şu sıkıntılarda mucizelerden başka bir şey bekleyemeyiz, takım oyunu oynamak kesinlikle imkansız dediğim gibi ne Frank Rijkaard Lucescu ne de Barış Özbek, Mustafa Sarp; elano ya da Keita.
Geleceğe bakacak olursak malesef çok karanlık. Dilim varmak istemiyor ama şahsen ben bir yönetici olsam ve Rijkaard'ın aldığı maaşı 2012 kriterleri isimli kriterler bahanesi ile fazla bulsaydım yapacağım şeyler: İstikrarı yıkmak için takımın en iyi oyuncularını göndermek, teknik adamın anlaşabileceği bir yöneticiyi küstürmek, istediği transferleri yapmamak ve aba altından sopa göstermek adına sözümona teknik ekibe gözdağı verici açıklamalar olurdu. Bunu Mehmet Helvacı'nın karpat livy maçından sonraki "Şu an Rijkaard ile konuşacağımız kötü bir durum söz konusu değil" açıklamalarından gayet iyi anlıyoruz. Biri teknik ekibi göndermek için "Yanılıyorsun arkadaş şunlar yapılmalı" diyorsa önerisine açığım, görünen köy kılavuz istemiyor. İşte bu gelecekte olacak aforizmalı felaket senaryosu bu. İyi niyetli bir senaryo ise olası bir Rijkaard istifasıdır. Eğer mucize gerçekleşmez ve şu takım en az üç tane transfer yapmaz ise Rijkaard'ın sezon sonunu tamamlaması olası değildir. Yönetim anormal, son derece düşündürücü gafletleree düşüp 2010-2011 sezonunda aciz bir tutum sergilemiştir. Bu yüzden bundan sonrası Rijkaard'ın istifasından ya da gönderilmesinden başlayacak bir çok sonuca gebedir. Son olarak şu camiada hala "Fatih Terimciler" olduğunu görmek beni derin hezeyanlara sevk ediyor. Allah için biz ikici gelişindeki o nahoş anıları sildik daha ne istiyorsunuz Fatih Terim'den, daha ne kadar yıpratacaksınız Terim'i ? Hala şu yönetim anlayışı ile başarının mümkün olmadığını sorunun teknik yetersizlikten öte sezon sonunda alınan inanılmaz hatalı kararlar olduğunu göremediniz mi ?
29 Temmuz 2010 Perşembe
Perşembenin Gelişi
1- Keita'yı "Aman kardeşim bir kaç sene sonra piyasası olmaz hazır sıcak parayı bulmuşken satalım" deyip gönderen, Elano'yu "Seneye Dunga da yok Brezilya milli takımında da olmaz elden çıkarmak gerek" düşüncesi ile kendince şark kurnazlığı yaparak göndertmek isteyen Rijkaard mıdır ? Şu takımda hala Florya'da idmana çıkarılan barış özbek'e, ayhan akman'a, mustafa sarp'a alternatif oluşturulamamasının sorumlusu teknik ekip midir ? yönetim özellikle 2010-2011 sezonu itibari ile rijkaard'ın isteklerini ne ölçüde yerine getirmiştir ? Dünyaca ünlü bir teknik direktörü türkiye'ye getirirken bulundukları vaatlerin kaçını şu an gerçekleştirmişlerdir ?
2- Herkes kaleciden dem vuruyor ama kapalı kapılar arkasında neler konuşulduğu belli değil. acaba rijkaard yönetimden bir kaleci istedi mi ? yönetim malum gerekçesi "mali kriterler" i öne sürerek bu isteğe olumlu ya da olumsuz bir cevap verdi mi ?
3- Adnan Sezgin ve Polat, takımda sayısı hiçte az olmayan yeteneksiz, basiretsiz, bu formayı kaldıramayacak oyuncular yerine Polak ve Grella isimli iki oyuncunun peşinden ne gibi vasıfları olduğu için koşmaktadır ? Teknik ekibin önüne çıkıp "mali kriterlerimiz buna el veriyor" diyebilmek, dünyaca ünlü bir teknik adama verilen sözleri yerine getirmeyip geçen seneki süper kadroyu bozmak, her sene istikrar istikrar diyip takımın içine dinamit yerleştirmek ancak inanılmaz bir tezatla her sene neşteri yanlış yere vurup takımın dengelerini alt üst etmek nasıl bir anlayışının ürünüdür ?
4- Adnan Polat geçen sezonun sonunda "Takımda köklü değişiklikler yapacağız" derken bu değişikliği ilk olarak neden Keita ile yaptı ? Bahsi geçen yeteneksiz oyuncular yerine hangi yerli oyuncular alınabildi ? Yeteneksiz oyuncular hala bu takımda kalırken takımın en yetenekli oyuncuları neden para uğruna gözden çıkarıldı ? Bu nasıl bir "mali denge" anlayışıdır ki şu takım orta sahadaki bu vasıfsız elemanların yerine koca transfer döneminde eli yüzü düzgün tek bir yerli oyuncu alamamıştır ? Adnan Polat'ın dediği kadrodaki köklü değişiklik neden lafta kaldı ?
5-Bu seneki transfer politikasının geçen sene ile mukayese edilirse 180 derece değişiklik gösterip rahmetli özhan canaydın dönemine geri dönüş yapmasının arkasındaki sebep nedir ? son birkaç sene itibari ile "marka değeri" oluşturan futbolcular transfer ederek büyüyen galatasaray'ı küçültmek nasıl bir akıl ürünüdür ? Yönetim neden açıkça paranın bittiğini söylemiyor ? Söyleyemiyor ? Acaba mali genel kurulda aklanabilmek için mi maaşı yüksek oyuncular elden çıkartılıyor ?
....
Sorular böyle uzar gider. ama şunu söyleyebilirim ki şu şartlar altında hömkürecek en son isim varsa o da Rijkaard'tır. Elindeki malzeme bellidir. Verilmek istenen malzemelerde bellidir. Şu an ki futbolcu yapısı ile "güzel futbol" sevdalısı Rijkaard'tan total futbol fantezisi beklemek imkansızdır. Bunu daha önce de söyledim, yönetim bu transfer politikası ve yapmak istediği icraatleri ile Rijkaard'ın da kimyası ile oynuyor.Hani adamı yıpratmanın bundan daha iyi bir yöntemi de olamaz. Kalburüstü, ihtiyaçları üstünkörü karşılayacak bir futbolcu olarak Grella'yı alırsınız, Polak'ı alırsınız 2-3 vasat futbolcu daha getirisiniz sonrasında futbol adına işler yolunda gitmez, kötü sonuçlar gelir, sağda solda "teknik ekibin istediği futbolcuları aldık ama olmadı" dersiniz sezon arasında da hollandalıyı postalarsınız iş biter ! Hem böylece Rijkaard'ın da yıllık 3 milyon euro civarındaki maaşından da kurtulmuş olursunuz, ne güzel geğil mi ? Yönetim olarak siz zaten üzerinize düşen görevi yaptınız, teknik ekibin isteklerini harfiyen yerine getirdiniz. Tebrikler galatasraay yönetimi !
26 Temmuz 2010 Pazartesi
Rijkaard'tan Lucescu Yaratmak İsteyen Yönetim
2010-2011 sezonu itibari ile Adnan Sezgin'in Haldun Üstünel'in deyimi ile ekip işi olan transferlerde etkin rol üstlendiği dönemde gündeme gelen ve alınan oyuncular: lorik cana, vince grella, juan pablo pino, çağlar birinci, serdar özkan, mehmet batdal, kim kallström vs..
Haldun Üstünel'in transferde aktif rol üstlenirken gündeme gelen ve takıma kazandırılan oyuncular, yani 2009-2010 sezonu: keita, elano, milan baros, leo franco, jo alves, giovanni dos santos, ( bu dönemde yurt içindeki transferler ile adnan sezgin'in ilgilendiği biliniyordu)
Daha önceki sezonlarda transfer edilen carruscaları, inamotoları; lincolnleri, kewelları bu listeye dahil bile etmiyorum. Eğer elinizde vasat futbolculardan bir şeyler oluşturacak bir teknik kadro varsa değil inamotoları, isterseniz San Marinolu bir futbolcu alın o takımda sırıtmaz. bu mesele değil.Burada söz konusu olan elindeki teknik direktörünü dahi doğru düzgün tanımadan onun oyun sistemine randıman sağlaması şüpheli olan futbolcuları almaktır. Rijkaard geçen sene başarısız olmuş olabilir bunun çeşitli sebepleri de olabilir. Sakatlıklar, rijkaard'ın ilk sezonu olması, yabancı futbolcuların ilk sezonda uyum sıkıntısı çekmesi bunda bir etkendir. Ama o kaliteli kadroyu bozup " o kadar para veriyoruz olmadı madem öyle biz de değişiriz rijkaard'ta bize uyar" diyip kalburüstü futbolcular ile ilgilenmek ne kadar mantıklıdır ? Rijkaard'ın elinde mevkiisinde tam olarak istediklerini gerçekleştiremeyen oyuncular ile neler yapabileceği tam bir soru işaretidir. Ama elinde kaliteli futbolcular varken yapabildikleri Barcelona örenğinde ortadayken geçen seneki kadro ne akla hizmet bozulur ? Barcelona'yı uç bir örnek olarak söylemiyorum zira Galatasaray'ın geçen seneki oyuncu kadrosu öyle ya da böyle iyi bir teknik direktör ile bu ligte birkaç takviye yapılarak "güzel futbol" anlayışına uygun futbol oynayan bir takım olabilirdi. Ama bir seneyi, istikrar adına kasadan çıkacak paraları hesap edip onu bunu satmak ve küçülmek rijkaard'ın oluşturmak istediği güzel futbol anlayışına uygun mudur ? Küçük futbolcular ile büyük başarılar elde etme stratejisi kulüp tarihi boyunca sadece 30-40 yılda bir bu takımın başına gelebilecek lucescu gibi mucizevi bir adamın hünerinde başarıya ulaşmıştır. Nitekim bunu gerek beşiktaş'ta, gerekse galatasaray'da gerçekleştirmiş, istediği transferler limitsizce yapılınca ise shaktarı uefa şampiyonu yapmıştır. Şimdi ise biz "total futbol, göze hoş gelen oyun felsefesi" ekolünden gelen Rijkaard ile lucescuculuk oynuyoruz. yönetim rijkaard'tan kendi felsefesinden vazgeçip, kalbur üstü futbolcular ile bir şeyler yapmasını istiyor. bir nevi "değişim" açılmı gibi komedi açılımlar yaparak olayı şirin göstermeye çalışıyor. Rijkaard'tan değişimi beklemek ve kendisinin bile sonunu tam olarak kestiremeyeceği yeni bir oyun felsefesi oluşturmasını istemek kumar değil de nedir ? Güzel futbol isteyen taraftarı nasıl tatmin edebilir bu sene Rijkaard'tan isteneler? teknik direktörü yıllarca başarıya ulaşacağı felsefesinden vazgeçirip mecburiyetler neticesinde kumara yöneltmek takıma ne kazandırır ? Rijkaard bu sene galatasaray'da oynatmak isteyeceği futbol felsefesini daha önce çalıştırdığı takımlarda uygulama imkanı bulup başarıya ulaşabilmiş midir ? Herkes biliyor ki bu teknik ekip bu topraklara herkesin hayalini kurduğu, Barcelona modeli göze hoş gelen futbolu Galatasaray'a uygulatması için getirildi. Peki onun elinden bu felsefeye uygun olan Elano'yu, Kewell'ı, Santos'u alıp 2-3 milyon dolara alınan futbolcular ile bu boşlukları doldurmaya çalışmak Rijkaard'tan mucizeyi istemek değildir de nedir ? Şunu diyorum ben güzel futbol hepimiz biliyoruz ki kaliteli futbolcular ile oynanır. Kaliteli futbolcular takımdan bu sene itibari ile bir bir koparılırken yerine rahmetli Özhan Canaydın döneminde gündeme gelen futbolculara benzer isimlerin getirileceği gündemi meşgul ediyor. Grella, Polak vs..Madem böyle bir küçülme hamlesi söz konusuysa güzel futbol için getirdiğiniz sonra da bir bir aslarını aldığınız Rijkaard macerasına gireceğinize yollasaydınız Rijkaard'ı bu sene fas'a giden Gerets'i getirseydiniz. Hem bu hayalperestlikte olmazdı ama Rijkaard'tan Lucescu olmasını beklemek kesinlikle çok büyük bir hayalperestlik ve yönetim aciziyeti. Nitekim bu sene gündeme gelen oyuncular net bir şekilde bunu işaret ediyor.