30 Haziran 2010 Çarşamba

Forma Aşkı

4 yorum


Bu tabiri oynadığı takımda aşkla, şevkle oynayan futbolcular için kullanılırız. Peki aşkla şevkle oynamayı sağlayan itici güç nedir ? Çocukluğundan beri sempatiden öte hayranlık duyduğu takımda oynamak bu anlamda itici güç olabilir. Takım kaybettiğinde, formaya duyduğu aşkın yol açtığı kaybetme ve kazanma arzuları bu bağlamda futbolcuya 2 kat daha fazla yansır. Bunun en canlı örnekleri büyük takımda mevcut.. İbrahim üzülmez, hasan şaş, arda turan bu örneklerden bir kaçı.. Futbolcunun karakteri de bunda önemli bir etkendir ama birde buna hayranlık duyduğu takımda oynamanın gururu eklenince iş daha farklı bir boyut kazanır. Evet bütün futbolcular takımı kaybettiğinde üzülür ama bu bahsettiğim oyunculardaki durum biraz daha farklı..Sonunda fenerbahçe de forma aşkı ile oynayacak bir futbolcusuna kavuşmuş oldu. Takım kaybettiğinde daha fazla üzülecek, kazandığında daha fazla sevinebilecek futbolcusuna.. Sezon arasında milliyet.com.tr gibi bulvar haber portalında fenerbahçeli olduğu haberleri çıkınca bunu asla kötüye yormadım, atletico madrid maçında gördüğü kartı dahi çocukluk olarak değerlendirdim.. Sonuçta büyük bir futbol takımında oynayan 22-23 futbolcuyu da seçmece usulü çocukluğundan beri sempati duyduğu takımda oynatmak çok zordur.. Hayırlısı olsun demiyorum çünkü hayırlısı oldu.. Galatasaray da yeteneklerinin neler olduğunu gayet net bir şekilde görmüş olduk.. Bizim futbol anlayışımızda bal yapmayan arı kıvamındaki futbolcular çok tutuluyor.. Geçen sene caner bal yapmayan arı kıvamındaki futbolunu topla olması gerekenden fazla oynama arzusu ile birleştirince iyi göze battı.. Ama hepsi bu, Caner erkin budur ne bir eksik, ne de fazla.. Herkes az çok futbolu takip ediyor üç büyüklere transfer olupta bir takımdaki başarısızlığını yeni takımında yaşadığı büyük başarılarla örten futbolcular çok azdır.. Belki bunlara servet çetin örnek gösterilebilir.. Nitekim onun da şu anki durumu ortada.. Hülasa caner galatasaray'a sunduğu katkının daha fazlasını fenerbahçe'ye sunamayacağı gibi iyi bir futbolcu olmasına mani olacak futbolu aşan düşünceleri fenerbahçeye zarar verebilir.. Geçen sene dos santos, keita gibi top ayağına geldiğinde direkt olarak skoru değiştirebilecek futbolculara "kasten" pas atmadığı birçok maçı biliyoruz. Keza duran top konusunda büyük yeteneksizliği olmasına rağmen attığı ve harcattığı duran toplara da şahidiz.. İşte topla oynama ve ön planda olma arzusu burdan kaynaklanıyor.. Caner erkin bu bağlamda iyi bir takım oyuncusu olamayacaktır.. Galatasaray'da lincoln transferinden bu yana süregelen yerli yabancı çekişmesinde geçen sezon itibari ile yerli futbolcular tarafındaki başrol oyuncusu olmuştur. bu yatkınlığı, futboldan başka şeyleri düşünmesi dahi kendisi hakkında yeterli fikirler sunsa gerek Birde şu tezi anlamakta güçlük çekmekteyim.. Bir oyuncunun oynadığı mevki verimliliği açısından elbette ki çok önemlidir ama caner'in sol bek ya da sol açık oynaması yaptığı ortalara ve duran topların başına cengaverce dikilmesine nasıl bir olumlu etki yaratabilir ki ? Caner geçen seneyi sol açıkta geçirseydi kademe hatalarını bir tarafa bırakırsaz inanılmaz ortalar, inanılmaz duran top organizasyonları mı gerçekleştirecekti ? Kısacası kumaş budur. Caner'in geyikleri sabri sarıoğlu ile ilgili sürekli söylenen " e işte gerçek mevkisi sağ bek değil sağ açık oynasa daha iyi olacaktır" geyiğinden öte değildir. Caner'in u-17 maçlarında izleyenleri kendine hayran bırakan futboluna şahit olmadım, bu kanılara güncel olan 2009-2010 sezonu itibariyle gördüğüm futbolcu ile ilgili varmaktayım. u-17 maçlarını izlesem yorumum değişir miydi bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla o u-17'nin yıldızları arasında aydın yılmaz'da vardı. Elimizdeki şu veriler kesin: Caner geçen sezon galatasaray'da çok savruk oynamış, takım içersindeki hizipçilikte başrolü çekmiş ve şu an da çocukluğundan beri desteklediği takımındadır..

23 Haziran 2010 Çarşamba

Her şey Para Mı ?

1 yorum


Bir kaç gündür spekülasyon olarak haberler ortalıkta dolanıyordu nihayetinde bu gün galatasaray'ın defansında ki iki oyuncuyu elden çıkardığı ve toplamda üç milyon euro karşılığında uğur uçar'ı ankaragücü'ne, emre güngör'ü ise gaziantep'e gönderildiği haberi geldi.. Bu kadar çok sakatlanmasının sebebini hiçbir zaman için bünyesine bağlamadığım, türkiye'nin en kaliteli defans oyuncusu olarak gördüğüm güngör gitti.. Giderken hala milli takımının defans oyuncusu apoleti üzerindeydi, iyi olduğu taktirde lucas neill'in yanına dahi transferi gerektirmeyecek bir adamdı ama yönetim "cam adam" gökhan zan'ın kalmasını daha uygun bulmuş demek.. Güngör oralarda durmaz merak edilmesin.. Eğer tezler doğru çıkar ve sakatlık sebebinin bünyeden kaynaklanmayıp, galatasaray sağlık ekibinden olduğu anlaşılır dolayısıyla antep'te bir istikrar sağlar ise 2 sezon sonra en kötü beşiktaş'ta soluğu alır emre..Bu sene yönetimin takım içi operasyon uğruna ayarı epeyce kaçtı.. Evet emre güngör sakatlık problemi yaşıyor olabilir ama düşünün emre güngör'ün sakatlık problemi yaşadığı takımda futbol kariyeri boyunca sakatlıktan ötürü belki 2 hafta üst üste oynamamışlığı olmayan sabri 3-4 ay takımdan uzak kaldı.. Şimdi fatura futbolculara kesiliyor, hemde takımın mevkiisi itibari ile en kaliteli defans oyuncusuna.. Böyle bir ortamda ligin ortalarında faturanın rijkaard'a kesilmeyeceğini de kimse garanti edemez.. Nitekim adnan polat'ta "tabii ki rijkaard'a ilk sezon anlayış göstereceğiz onun kredisi bunu hak ediyor" minvali açıklamalarda bulunmuştu.. Bunun türkçesi: Rijkaard ilk sezon alışma evresi geçirdi ama bu sezon başarılı olmak zorundadır olarak algılanır, başarısız olunursa ipler koparılır olarak anlaşılır.. Bu sene iyi gitmiyor işler..

14 Haziran 2010 Pazartesi

Sercan Beşiktaş Flörtü

0 yorum


Beşiktaş imkb'ye Sercan Yıldırım ile ilgilendiğini resmen duyurdu. Eğer haber sitelerinde dolaşan zapatocny, holosko, tello gibi ertuğrul sağlam'ın düşünmediği(zapo hariç) kelepir oyuncuları takasta kullanıp 3-5 milyon euro'ya işi bitirmeye çalışırsa beşiktaş işi zor. Ama bursaspor'un istediği 10 milyon euroluk rakama yaklaşılırsa ki beşiktaş böyle sansasyonel transferleri yapmayı sever sercan'ın işi bitmiştir.. Sercan'ın galatasaray'a sempatisi olduğunu biliyoruz.. Tamam profesyonel bir futbolcu ama bu zamana kadar ondan aldığımız emareler gönlünün galatasaray'da olduğu yönündeydi. Hatta en uçta birtek baros'un kaldığı, mehmet batdal'ın sıkıştırılmaya çalışıldığı pozisyonda da galatasaray'ın tam aradığı bir adamdı.. Ama polat açıkladı, bu sene dengeleri bozan transfer yapmayacağız, bütçeyi fifa kriterlerine uygun hale getireceğiz diye.. O yüzden böyle bir beklentiye girmek, galatasaraylı olmasına karşın sercan'ı sami yen'de görmek mucize.. Halbuki ertuğrul'un ısrarla servet'i istediği şu ortamda servet takasta kullanılıp bursaspor cüzi bir rakama ikna edilebilirdi..Yönetimin frenleri boşaldı şu ara.. Birde sağda solda kabus gibi dolanan keita'nın dahi gönderileceği haberleri, yönetimin "arda dışında her futbolcumuzu satabiliriz" açıklaması var ki inanılır gibi değil.. İstikrar bu mudur acaba ? Fifa kriterlerine uyucaz diyip batan geminin malları misali en iyi futbolcunuzu dahi satmak mıdır ? ee 1 sene önce bu transferleri yaparken bu kriterlerden haberiniz yok muydu peki ? O zaman rijkaard ile istikrarlı bir takım oluşturmayı düşünüyoruz dediniz.. Doğruluk payı var bu haberlerde.. Keza dalga geçtiğimiz milliyet bile daha yönetim istanbuldayken stoch ile ilgilenildiğini duyurmuştu, şimdi de keita haberleri dolanıyor.. Yazıklar olsun... Bizim kanatlarda eksiğimiz yok denilip arda'ya alternatif olarak serdar özkan alınıyor, kewell gönderiliyor, santos'un opsiyonu kullanılmıyor, keita'nın dahi satılacağı konuşuluyorsa ne yapsın rijkaard ?

13 Haziran 2010 Pazar

Fenerbahçe'nin İkinci Çalımıymış

0 yorum


Ümit ederim doğru bir haberdir bu seferki.. özellike sezonun ikinci yarısında takım içersinde yerli yabancı hizipleşmesi oluşturup keita'ya, dos santos'a, elano'ya kasten atmadığı paslar, kendini beckham sanıp 40-50 metrelik şişirme uzun pasları, her duran topun başına geçip heder etmesinden sonra büyük nefretimi kazanmıştır caner erkin.. Ben bu çalımı yemeye razıyım..

11 Haziran 2010 Cuma

Alooo Halduun Kaçtı mı Stoch ? Vallaha mı la ?

0 yorum

Milliyet'in haberine gülünmez de napılır ? Bu nasıl bir hayal gücüdür, bu nasıl sallama yeteneğidir arkadaş anlamak mümkün değil.. Hepsini geçtim birde diyalog yazmış adamlar ya, pes valla ! Böyle bir durumun ortaya çıkması için ya haldun üstünel'in diyaloğu birebir medyaya açıklaması ya rijkaard'ın hollanda'dan servis etmesi ya da milliyetin telefon dinlemesi lazım ki hiçbiri mümkün değil.. Tamamen işkembe-i kübra bir haber işte.. Artık milliyetin bu tarz haberleri okuyucularını güldürmek için yazdığını düşünüyorum.. bir arada messi'nin rijkaard'ı arayıp carrusca'yı oynatın kral çocuktur dediğini yazmışlardı.. alem şu milliyet..


Emektar Çubuk Anten

2 yorum


Trt uydu üzerinden yayınlarını takip eden izleyicilerin dünya kupası maçlarını izleyemeyeceğini, yayın sırasında şifre konulacağını söyledi.. Yine emektar çubuk antenlerimize kaldık.. Yalnız bu sefer iş daha zor.. Ntv, habertürk, fox tv, cnn gibi kanallar bi nebze olsun göstermesine karşın trt 1 malesef ki izlenmeyecek durumda... 2006 dünya kupasında kanal 1 bile gösteriyordu ama şimdi trt'yi yakalamak için uğraşacağız.. anteni çeşitli pozisyonlara sokup sabit bırakabilmek için hayal gücünü zorlayan yöntemleri kullanma, iletkenliğini arttırmak için tele bağlama gibi çeşitli numaralar çekeceğiz.. Ya da kıraathane yolu gözüktü.. Artık bu şifreleme olayına bünye alıştığı için isyan edecek dermanımda kalmadı..

Sidik Yarışı Başladı

4 yorum


Az evvel lig tv'de adnan polat'ın açıklamasını dinledim.. Misilleme sorusuna beklediğim cevabı da verdi..Zannımca en büyük aday semih şentürk, belki tuncay şanlı.. Göreceğiz.. Artık ihtiyaç duyulan bölgelere transfer yapmayı unutup milletle transferde sidik yarıştıracağız.. Baltalarımızı biledik.. Bravo.. Bazı taraftarlar arasında gittikçe fenerbahçeleştiğimize dair bir kanı vardı.. Yanılmıyoruz..

-Fenerbahçe'ye missileme yapacak mısınız ?
+Zamanı gelince bir şeyler düşüneceğiz...

10 Haziran 2010 Perşembe

Dos Santos İçin Neyi Bekliyoruz ?

0 yorum


Eğer satış opsiyonu hala kulüpte ise dos santos için ne bekleniyor anlamak mümkün değil.. Rijkaard onu istiyor, o kalmak istiyor kulübün elinde 6 milyon euroluk bir opsiyon hakkı var ( hala devam ediyor mu bilmiyorum) ama biz maceralar peşinde koşmayı tercih ediyoruz.. Günlerdir alamadığımız stoch'un fenerbahçe'ye kaçmasına zerre kadar üzülmedim ve sinirlenmedim zira karşı yakanın takımı zaten aziz yıldırım döneminde türkiye'nin en antipatik takımı olma hüvveyitini kazanmıştı, transfer ile de ne kadar sempatik olduklarını egolarını tatmin ederek bir kere daha göstermiş oldular.. Ümit ederim bu sene saçma sapan işler yapan yönetimin aklını başına devşirtir bu transfer de dos santos'un bonservisi alınması konusunda bir ümit ışığı belirir.. Neyi bekliyoruz gerçekten ? Opsiyon hakkını kaybedip 6 milyon euroya alacakken 10-15 milyon euroya kaçmasını mı ?

9 Haziran 2010 Çarşamba

Rabbena Hep Bana Servet

0 yorum

Bu gün lig tv'ye yaptığı açıklamalardan sonra Servet Çetin'in futbolu tamamen kendisi için oynadığını kesinlikle kollektif bir futbolcu olamayacağını rahatlıkla söyleyebilirim.. Zaten kalli döneminde kazanılan şampiyonlukta saçma sapan sebeplerle birilerine bozulup doğru düzgün kutlamalara katılmamasından bu yana servet'in futbolu kimin için oynadığına dair kafamda soru işaretleri vardı.. Kardeşim bütün sezon çırpınmışın, şampiyonluk gelmiş taş olsa erir sen sevinmek yerine soyunma odasında birilerine hömkürmeyi seçiyorsun.. Servette ki futbol karakteri bizim bildiğimiz profesyonellik ya da forma aşkından oluşan amatörlük kavramlarından çok daha farklı bir durum.. Kewell'ın aydın gibi basiretsiz, kendinden bezmiş bir futbolcunun arkasında yedek kulübesinde kalmasına karşın bu durum ile ilgili en ufak dahi çatlak ses oluşturmaması sonucu gördüğümüz inanılmaz profesyonellik ya da sabri'nin galatasaraylılığındaki amatörlüğün kıyısından, köşesinden dahi geçmeyen farklı bir bireysellik, futbol anlayışı.. Nitekim bu günkü ifadeleri beğenilecek hiç hoş değil, onu da geçtim bir forması ne olursa olsun bir futbolcuya yakışmayacak nitelikte.. halen sözleşmeli olduğu kulübü için "keşke BIRAKSALAR da gitsem, benim 5 maç oynamam beni değil esas kulübü (kulübümü değil) olumsuz etkiledi, istenmemem benim menfaatimedir böylece daha rahat giderim" tarzı açıklamalar tamamiyle egoistlik ile tanımlanacak şeyler.. Bıraksınlar deyip 3. çoğul şahıs haline getirdiği kulüp kendisini sivas'tan alıp 8.5 milyon euroluk bir futbolcu haline getiren galatasaray kulübüdür. Benim 5 maç oynamam kulübü olumsuz etkiledi diyen servet bu sezon yaptığı hatalar ile kaç maç kaybettirdiğini bilmeyecek kadar saçmalamıştır.. Oynadığı taktirde de yapacağı hatalar ile aslında değerinden daha da düşüreceğini bilmemektedir.. Bu dakikadan sonra kulübünü üçüncü çoğul şahısa dönüştüren ve bıraksınlar da gideyim diyen bir futbolcunun kulübe hiçbir katkısı olamaz.. Zaten lucas'ın yanına yeni bir yabancı futbolcu transferi söz konusu olacağı için de kalması durumunda servet'te oynayamıyacağını az çok biliyor.. Gitme isteği bu sebepten ötürüdür ki daha çok perçinleniyor.. Ne diyebiliriz yolun açık olsun servet, kalli döneminde yaptıkların unutulacak şeyler değil ama 3-4 maç arka arkaya oynamadın diye köprüleri attığın takım galatasaray değil de hedeflediğin avrupanın kalbur üstü bir takımı olursa oralarda kalıcılığın galatasaray kadar olur mu onu merak ediyorum..

7 Haziran 2010 Pazartesi

Karşı Yakadan Ne Farkınız Kaldı ?

0 yorum


Bu gün haber platformlarına Cassio Lincoln'ün galatasaray gibi etik değerlere önem veren bir takımda inanmak istemediğimiz bir iddiası gündeme düştü.. Lincoln galatasaray kariyerinin sonlandığı ve ego savaşında bülent korkmaz'a daha doğrusu derin galatasaray'a yenildiği hamburg maçından sonra o zamana kadar yönetimdeki en büyük destekçisi haldun üstünel'in soyunma odasında yakasına yapışıp amiane tabir ile " Sen galatasaray'ın 20 senelik kaptanına nasıl küfür edersin ulan!" diye tartakladığını iddia etti..Haldun üstünel'den bir yalanlama bekliyordum ama Üstünel az evvel olayın tamamiyle doğru olduğunu yalan olanın ise o an içki aldığı iddiası olduğunu bu gün dha'ya açıkladı..Haldun üstünel sezon başında yaptığı transferler ile hepimizin ağzına bir parmak bal çalmış burdan bu alenen belli oluyor.. İş kulüp yönetimi konusuna geldiğinde ise elimizde olan koca bir sıfır, amatörün de ötesinde soyunma odasına inilen iğrenç bir anlayış... Ortada etik değerlere hakaret varsa gereken cezanın kadro dışı bırakmaktan oyuncunun satılmasına kadar gideceğini hepimiz biliyoruz ama o zamanlar eyyamın en büyüğü yapılıp "lincoln ile aramızda hiçbir sorunumuz yok biz oyuncumuzun da teknik direktörümüzün de arkasındayız" açıklamaları yapılmıştı.. Bizim belirli bir kültürümüz vardı bir zamanlar.. Hani galatasaray etiği, galatasaray ilkeleri.. Bizim yöneticilerimiz soyunma odasına inmez, takıma karışmaz, yetkilerinin sadece idari anlamda olduğunu bilirdi.. Ucuz etin yahnisi ile paşalar gibi kavrulurdur, bizim değerlerimiz o yahniyi bile en iyi şekilde pişirirdi.. Hatta senelerdir karşı yakanın takımının başkanı soyunma odasına inip futbolcuları azarladığı, bizde böyle bir yönetim anlayışı olmadığından ötürü galatasaraylılığımız ile övünürdük, ilkelerimiz ile gurur duyar bu ilkelerin getirdiği başarıların tadını çıkarırdık.. Ama görüyoruz ki Adnan Polat'ın yönetimde ağırlığını koyduğu günden bu yana galatasaray ciddi şekilde fenerbahçeleşiyor.. Soyunma odasına giren yöneticiler, kendi kusurlarını görmeyip hakemlere bahane bulan başkanlar, göz boyama adına alınan transferler.. Meğer görmeyeli köprünün altından ne sular geçmiş, olaylar transferlerle nasıl makyajlanıp taraftar uyutulmuş haberimiz yok.. Şimdi kendimizi lincoln'ün yerine koyalım.. Kulüpte yabancılar hariç istisnasız hiçbir futbolcu sizi sevmiyor, yönetici bütün futbolcuların içersinde soyunma odasında kapıyı açarak bir anda yakanıza yapışıp sizi kepaze ediyor.. Ne yaparsınız ? Ne düşünürsünüz yabancı bir coğrafyada bu olaylar başınıza gelirse ? lincoln'ün sezon başında kampa katılmama boşluğunun altı daha bir dolmaya başladı... Hala nazlı, kaprisli diye suçlar mıyız bu sevgisizlik ortamında lincolnü ? Kulüp tarihinin en pahalı takımının sefillere oynamasının altındaki gerçekleri şimdi çok daha iyi görmeye başlıyoruz.. Hatırlıyorumda bir dönemler anelka'ları, appiahları, tuncay'ları elinde bulunduran karşı yakanın takımı gururlu, ilkelerinden taviz vermeyen bir başkana karşı şampiyonluğu vermiş galatasaray son maçta ilicler, necatiler, cihanlar, sabriler ile tarihe geçecek bir şampiyonluk kazanmıştı.. Şimdi karşı yakanın rolünü oynayan yöneticilerimiz malesefki aynı senaryoyu yabancı futbolcular üzerinde uyguluyor.. Sonra da takımdan, bu anlayıştan başarı bekliyoruz... Büyük transferler ama sezon sonu uefada 2 ön eleme oynayacağı için sevinme noktasına gelen bir takım.. Rahmetli başkana özellikle ribery'nin kaçırılmasından ötürü inanılmaz bir kin beslemiş, çok kızmıştım ama kazandırdığı başarılar getirdiği ilkeler ne kadar önemliymiş şimdi çok daha iyi anlıyorum.. Nur içersinde yat büyük başkan, senden özür diliyorum...

edit: Yazdıklarımdan sonra ligtv.com.tr'de hakan şükür'ün "lincoln'ü dövüyorlardı" açıklamasını gördüm.. Hakan'ın bu zamana kadarki hiçbir açıklamasını samimi bulmuyordum ama yöneticilerce kabul edilen bu olaydan sonra bu açıklamayı samimi bulmamak mümkün değil..

Kpss - Tasarı Eğitim Kurumları

0 yorum


kendileri hakkında uzun uzadıya birşeyler yazabilmek için artık uygun zamandır. bu eğitim kurumu ile yaklaşık 3 ay önce müşerref oldum.. yollarımın kesiştiği nokta ise kpss isimli sınavdı.. aslında ilk etapta kafamda dershaneye gitme fikri yoktu, nitekim tarih, coğrafya, türkçe gibi sözel dersler ezber yönüm kuvvetli olduğu için şahsım adına bir problem oluşturmuyordu ama ne zaman işin içine matematik girdi ve 2009 kpss'de çıkan kol soruları gördüm film o an koptu.. koptuğu an ise sınava 4 ayın kaldığı bir dönemdi.. he uzun gibi görünebilir ama sadece hafta sonu gidebileceğim için işin içine de matematik gibi geniş kapsamlı bir ders girince kayıt olduktan sonra özellikle matematik dersinde hocanın hızlandırılmış tur yapacağını yani konuları normal kapsamdan daha hızlı anlatacağını öğrendim.. yani benim için en önemli olan ders 4 ay içersinde sadece hafta sonlarında 2 saatlik süreçte 1 konunun anlatılabilmesi için hızlandırılmış tura tabiydi.. neyse dedim.. ilk haftalarda anlatılan üslü sayılar, köklü sayılar gibi konular ne kadar hızlandırılmış dahi olsa ea öğrencisi olan şahsım için anlayabilmek zor olmamıştı.. diğer dersler ise çokta problem çıkartacağını düşünmediğim için anlama ya da anlamamayı kafama takmıyordum. zaten dershaneye kayıt olana kadar tarih ve vatandaşlığı bitirmiştim.. neyse.. haftalar geçtikten sonra öğretmen kadrosu ve eğitimi ile ilgili fikirlerim kafamda daha da netleşmeye başladı.. nitekim artık öğretmen kadrosunu ilk kayıt olduğumuz gibi değil 3-4 aylık buranın öğrencisi olarak değerlendirebiliyorduk.. bu şekilde şu tarihe kadar geldik.. nitekim öğretmen kadrosu ile ilgili bilgi vermek gerekirse

coğrafya: sanırım tasarı'da 2 ya da 3 tane coğrafya öğretmeni var.. bizim derslerimize gelen coğrafya öğretmeni esmer, kısa saçlı bilgili genç bir öğretmen.. anlatımı konu hakkında bilgisi olmayan birini belki sıkabilir ama özellikle dağıttığı notların hakkını vermek lazım.. belki de bilgisayar bilgisi ile de doğru orantılı olarak çıkarttığı notlar çok iyiydi.. sınıf özellikle sayısalcılar anlatımından sıkılabilir ama dağıttığı notlara dahi çalışmak yeterlidir. piyasada fasiküllerce anlatılan ders kitapları arasında kaybolmanın bir mantığı yok

türkçe : bizim dersimize gelen türkçe öğretmeni uzak ara tasarı dershanelerinin en iyi türkçe öğretmenidir. canlı, sempatik, insanlara ismi ile hitap eden, müthiş espiriler yapan herşeyden öte birşeyler öğretebilmek için çırpınan öğretme kaygısı taşıyan süper bir adamdır.. hedefimde dershaneye gelirken türkçeye dair bir beklentim yoktu ama özellikle türkçe öğretmeninin sayesinde bilmediğim ve pratik bir çok şey olduğunu öğrendim.. notları da son derece açık ve nettir..özellikle türkçe konusunda sıkıntıları olan birçok sayısalcı arkadaş dahi bu öğretmen sayesinde türkçe'ye, paragraf sorularına sempati duymayı başarmıştır..

vatandaşlık: son zamanlarda ders programımıza eklendi. ilk etapta bu derse tarih hocasının geleceği söylenmişti ki gelseydi bu facia olurdu(sebebi az sonra) korktuğum olmadı. cep telefonuma mesaj gelince ilk hafta bu derse tarih öğretmeni gelecek diye gitme gereği duymadım ama sonradan giden arkadaşlardan aldığım bilgi ile hata ettiğimi anladım.. nitekim tasarı sadece vatandaşlık dersi için özel bir üniversitede öğretim görevlisi olan bir hukukçu ile anlaşmış.. anlatımı çok iyidir, vatandaşlık gibi sıkıcı bir dersi bile hukukçu olan bu öğretim görevlisinin dinlenebilir kıldığını rahatlıkla söyleyebilirim.. nitekim ders günü sınıfın tıka basa dolu olması da bunun en büyük ispatı..

matematik : bizim dersimize bayan bir öğretmen geliyor.. ilk konularda herşey çok iyi gidiyordu ama ne zaman iş problemlere geldi ve sınıfın yüzde 70'i tırtladı o zaman herşey altüst oldu.. belki dershane müfredatından ötürü birşeyleri yetiştirmek zorundadır, böyle bir baskı vardır ama temeli olmayan, hatta bu konuları kafasında tabu yapmış olan kpss mağdurları, sözelciler 2 saatte tabir yerindeyse bir çırpıda yetiştirilen 30 sorudan ne anlayabilir ki ? nedir bunun elzemi ? 10 soru 15 soru çözersin işin mantığını kavratırsın, öğrenci diğer soru tiplerinde zaten o mantığı kavrar ise çözümü otomatik olarak kendi bulur. ama sistem gereği yetiştirebilmek için 30 soruyu bir anda 2 saate yetiştirmeye çalışırsan malesef sınıf pek birşey anlamaz.. kısaca sayısalcılar için matematik öğretmenimiz iyidir hatta sözelciler içinde iyidir ama sözelciler ve matematikte sorunu olanlar problemler konusunda sorun yaşayabilirler.. bilmiyorum belki normal kur olsaydı daha farklı da gelişebilirdi bazı şeyler..

tarih: gelelim en sevdiğim ama dershanede dinledikten sonra kafamın allak bullak olduğu sinir olma noktasına geldiğim derse.. dershanede sanırım 3 tane tarih öğretmeni var.. bir bayan, iki erkek.. erkek öğretmenlerden birinin dersinin full çektiği konuyu çok iyi anlattığı söyleniyor ancak severek çalıştığım ve bitirdiğim bir ders olduğu için benim bu ders peşinde koşturmak gibi sıkıntım olmadı.. ancak diğer erkek tarihçinin anlatım yönünden zayıf olduğu ve dersin çok sıkıcı geçtiği diğer kurlardan gelen öğrencilerin büyük çoğunluğunun söylediği bir konu.. şimdi hemen bizim kurumuza gelen bayan öğretmen hakkında malumata geçelim.. dediğim gibi tarihi çok sevdiğim için bu ders ile ilgili bir sıkıntım yoktu ancak ne zaman bu bayanın karmakarışık, sınırlı bilgisayar bilgisi ile hazırladığı notlara gözüm takıldı kafam allak bullak oldu.. notlar o kadar yetersiz ve direkt ezbere göre hazırlanmış ki kpss müfredatından öte sanki lisede yazılı bir sınava hazırlanacaksınız.. hiçbir şekilde yorum yok, notları direkt olarak bilgilerden oluşuyor kpss müfredatından son derece uzak ve alakasız.. dersler ise bu karışık notların öğretmen tarafından kısmen okunması ile geçiyor.. hani lise müfredatına göre hazırlanan notlar dedik ya.. kendinizi sınıfta gerçekten bazen derslerde bir üniversite mezunu, tamamen kpss sınavına hazırlanmak maksadı ile buraya gelen bir mağdur olarak değilde lise öğrencisi gibi bulabiliyorsunuz.. söz gelimi bir soru sorduğunuzda bu öğretmen sizi " sen bıdı bıdı bilmem ne ile uğraşırken notlarına baksaydın onu notlarında görürdün" gibi gerekçe ile azarlayabilir.. sıkılıp dersten çıkmak istediğinizde "lütfen benim dersimde kaçmayın, kaçacaksanız benim dersimden önce kaçın" gibi bir gerekçe ile size kızabilir ya da arkadaşınıza bir şey söylemek istediğinizde " bir öğretmenin en sinir olduğu şey dersinde konuşulmasıdır" gerekçesini yüzünüze vurup sınıf içersinde sizi rencide edici uyarılarda bulunabilir.. buradaki insanlar üniversite mezunu ve nasıl davranılması gerektiğini, derste konuşulmaması gerektiğini ve bunun sinir bozucu olduğunu az çok biliyorlar.. ama herkesin içinde söylemek ve diğer insanların içersinde bunu vurgulamanın gizli bir tılsımı olsa gerek ? Ha birde ders arasında çıkmak isteyip hakkınız olan test ve ders notlarnı isterseniz "dersimi bölüyorsunuz" gerekçesi ile testleri vermediği de görülmüştür.. Hemde arada çıktığınız halde ! o yüzden tarih konusunda bir beklentiniz var ise bahsettiğim sınıfın full olduğu hoca dışındaki diğer hocalardan pekte birşey beklemeyin.. ihtiyaç, yediiklim gibi yayınlardan çalışmak hatta video.google'da ki pelin isimli öğretmenin anlatımı ile hazırlanmak kpss mağduru arkadaşlarımız için tarih açısından çok daha faydalı olacaktır..

dershanenin genel ortamından bahsetmek gerekirse: ben öğrenci işlerinde sıkıntı yaratacak bir durum ile karşılaşmadım, personeli iyi niyetli.. konuları yetiştirebilmek için çalışıyorlar bunu rahatlıkla söyleyebilirim.. misal bir kaç arkadaşımdan bazı kpss kurslarında derslerin boş geçtiğini dahi duydum.. nitekim tasarı da böyle birşey yok.. 1 ay kala kur açsa bile dersleri öyle ya da böyle yetiştirirler, olmadı ek ders koyarlar.. sınıfları iyidir, kantini yeterlidir bu açıdan da dershane hakkında olumsuz birşey söylemek haksızlık olur.. ayrıca istediğiniz derse girebilme gibi bir hakkınızda var.. misal burada kpss öğrencisisiniz gidin isterseniz dgs matematiğe girin hiçbir problem oluşturmaz... öğretmenlerin dağıttığı testler ise değişiklik göstermekte.. nitekim tarih testlerini hiç beğenmeme rağmen ( 4-5 tane kitapçık ve konuların pekişmesi için hazırlanan basit sorulardan oluşuyor bu testler ) matematik testleri güzeldir, türkçe testleri oldukça zor olup coğrafya biraz basit kaçmaktadır.. hoş bu işlere bir standart getirmekte zor zaten

hülasa buradaki eğitimimin son 1 ayına gelmiş biri olarak söyleyeceğim şu ki işinizi belli bir plan programa sokmak istiyor ve bunu yapacağınıza inanıyorsanız dershane size yardımcı olabilir.. nitekim 2-3 hafta sonra bir yığın biriken test ister istemez sizi o testleri çözme hususuna zorlayacaktır.. onun dışında bu konuda bir inancınız yok ya da olağanüstü bir beklentiniz varsa boşuna paranızı sokağa saçmayın.. zira bu dershanede size bir sihirli değnek deyecek ya da matrixte morpheus'un neo'ya yaptığı gibi kimse beyninize ders konularını yükleyecek değil.. klasik ama herşey sizin isteğinizde bitiyor.. o yüzden gerçekten faydalı olacağına inanacaksanız böyle bir yatırım yapın...

3 Haziran 2010 Perşembe

Güngör'de Gider

1 yorum


Bu gün ajanslara Emre Güngör'ün Gaziantepspor tarafından resmen istendiği hatta Galatasaray ile anlaşıldığı işin bir tek Emre ile anlaşmaya kaldığına dair haberler düştü.. Kulüpten hiçbir yalanlama yok, kulislerde sezon sonundan beri Güngör'ün gönderileceği söyleniyordu nitekim iş son aşamaya gelmiş.. Galatasaray yönetimi ne yaptığını bilmiyor ! Müzmin sakat gökhan zan yangından mal kaçırırcasına sözleşmesi biter bitmez transfer ediliyor türkiye'nin en iyi defans adamı sakat gerekçesi ile kulüpten resmen postalanıyor ! Adnan Polat yönetimi yavaş yavaş sonunu hazırlıyor.. tüzük değişikliği girişimi ile liselilerin dolayısıyla muhalefetin tepkisi yeteri kadar çekilmişti bu saçma sapan ve kulübü başarısızlığa götürmesi alenen belli olan sözümona operasyonlar ile camia içersinde yönetime yapılan eleştirilerin dozu daha da sertleşecektir.. Ancak bu tepkinin kaynağı bu sefer liseliler değil taraftar olacak..tobbias'a senelerce tahamül edilmesine karşın avusturalya basınına defalarca galatasaray'da çok mutlu olduğunu açıklamasına rağmen yarım sezon içersinde muamma sakatlık gerekçeleri ile harry gönderiliyor, sonra alt yapıdaki potansiyel 4 yetenekli futbolcunun küme düşen takımın sol beki ile takası gündeme getiriliyor, daha dün keita'nın dahi gönderilebileceği dedikoduları ortada dönüyor şimdi de gaziantepspor başkanı emre güngör transferinin bitme noktasına geldiğini söylüyor.. Neler oluyor bize ? Bunun adı istikrar değil bunun adı tutarsızlık.. 2 - 3 senedir bu takımda olan, oynadığı zamanda ligin en kaliteli oyuncuları olduğunu kanıtlayan adamları sağlık kurulu skandalını görmeksizin göndermek midir istikrar ? Sakat diye oyuncu gönderip müzmin sakat adamları transfer etmek nasıl bir zihniyetin eseridir ?

Related Posts with Thumbnails

Kimsin Sen ?

 
Super Mario Jardel - Template By Blogger Clicks