26 Ekim 2010 Salı

Lorik

0 yorum


Bu kadar cesur bir futbolcunun Rijkaard tarafından tercih edilmemesinin altında bizim dışardan göremediğimiz ancak florya'da dönen bazı gizli kapaklı dolaplar muhakkak vardır. Rijkaard'ın bu kadar cesaretli ve üç tane barış 10 tane sarp kapasitesindeki bir adamı oynatmaması altında teknik ve taktiksel mazeretlerin olduğunu düşünmüyorum bizim bilmediğimiz bir şeyler olmalı. Geçen günlerde Mustafa Yücedağ alınan hiçbir futbolcunun Rijkaard'ın listesinde olmadığını söylemişti. Bu açıklamayı da adnan polat'ın çok öncelerde ntv'de yaptığı "Cana'yı gerets'e danışarak aldık" açıklaması belgeliyordu. Belki onun bu kadar az şans bulması yönetime karşı teknik heyetin gösterdiği bir tepkiydi.. hala bazı şeylerin içi dolmuyor.. Rijkaard gibi bir adam kendisini defalarca ipten alabilecek bir Cana'yı, hollanda biletini almasında büyük pay sahibi olan, kaçak güreşçi sarp'a hatta barış özbek'e neden tercih etmez ? Dolmuyor bu çukurlar.. Masa başından ne sallasak boş.. Sorular uzar gider artık geleceğe bakmak gerek. Bir gün telegol gibi şaplagan bir program dahi olsa rijkaard'ın ya da neeskens'in iki yüzlülerin maskesini düşüreceği ve bu soru işaretlerine cevap vereceği bir yayın yapılmasını bekleyeceğim..

Neill ile birlikte benim gözümde maçın yıldızıdır Cana. Yıllarca fenerbahçe'nin orta sahası, defansı hatta forveti'nin göstermiş olduğu sertlik karşısında tabir yerindeyse pısırık futbolcuların biat etmesi sebebi ile kepaze oluyorduk. 3 gün önce sahada iki tane adam vardı ki cesaretleri uzun yıllar kadıköy'de galatasaraylı bir futbolcuda göremeyeceğimiz türdendi. Karın boşluğuna 5 metreden çekilen şuttan sonra ayağa kalkıp ikinci şutu da kesmek nasıl bir hırstır bunu çözemedim ben. Demek bu futbolcunun her gittiği takımda kaptanlığa yükselmesindeki etken burada yatıyormuş. 30-40 bin kişinin ana avrat sövmesine aldırış etmeden gerekirse rakibin en çirkef futbolcusuna dahi tekmeyi savurmasında yatıyormuş. Elbet tekme kabul edilecek bir şey değil ama bu futbolcunun içindeki hırsın açık bir tezahürü ve yıllarca bizim kadıköy'de görmediğimiz bir arzu.. Rakibin taraftarı karşısında ezilen, korkan futbolculara o kadar alışmışız ki insan bu adamları görünce inanılmaz bir hayranlık duyuyor.. Hagi'nin futbol anlayışında Cana bir vazgeçilmez olacak bundan eminim. Sahada Hagi'nin hırsını yansıtıyor bu deli arnavut..

20 Ekim 2010 Çarşamba

Rijkaard'ı Uğurluyoruz !

0 yorum


Eğer vaktim uyarsa bu çağrıya seve seve katılmak istiyorum. Bu gün haberi aldıktan sonra ne yaptığımın farkında bile değildim, ne kadar kötü olduğumu anlatamam çok sevmişiz ustayı.. Bir şeyler yapmak için şampiyonlar ligi şampiyonu apoleti ile milan'ı, arapların paralarını reddedip buranın yolunu tutmasını hayatım boyunca unutmayacağım bu mütevazi insanın..Gidişinin, adice sabote edilişinin bu kadar koyacağını hiç düşünmezdim.. bu güzel çağrı için fikir beyan eden herkese teşekkür ederim.. Galatasaray Türkiye'dir, tribünde dün terim'e "istifa" deyip, iki gün önce "rijkaard" a siktir çekenler değil ! Adi tezgahlara seyirci kalmamak için ustayı İstanbul'da ki son dakikalarında yalnız bırakmayalım ve galatasaray'ın ne kadar büyük olduğunı ispatlayalım. Ayrıntılar:

Sevinsin Kansızlar !

0 yorum


Sevinsin sporu sağlıklı yaşam için yapmayan profesyonel galatasaray düşmanı kansızlar, göbek atsın hocasını boykot edenler, kahkahalara boğulsun hocasının babası öldüğü gün maymunluk yapanlar, "kına yaksın bu sene hocamızın da son şansı" deyip yaptığı iğrençliği güvensizliğe mal edenler.. Başardınız; kalli ve skibbe'den sonunda Rijkaard'ın da başını yediniz. Çok hemde çok sevinmeniz lazım öyle böyle değil bu sefer başını yediğiniz adam dünyanın en elit teknik direktörlerinden biri, kabarsın koltuklarınız düzeniniz bir kere daha baskın çıktı.Gelmeden önce dünyanın sayılı takımlarını reddedip bir şeyleri başarmak, ispat etmek için çok daha ucuz bir paraya galatasaray'a koşan bir adamı yediniz, adam gibi adamı ! öyle ki hakan şükür gibi futbolcu eskisi, bu düzenin temelini atan bir adamda şu an geri dönmek üzere.. Hadi şimdi sevinme zamanı.. Hadi şimdi oynama zamanı ! Çıkın fener'i de yenin de bir kere daha sıvadığınız hocanızın beş para etmez biri olduğunu herkese ispat edin (!)Yaramıyor bize yaramıyor.. Biz tamamen farklı bir futbol ekolüyüz bitti artık o dönemler. Artık futbolcular önceden bir düşünürken şimdi bini düşünüyor.. Şu an rahmetli derwall gelse bu şebeklerin oyuncağı olurdu.. Tam zamanında gelmiş büyük alman, galatasaray'ın adının umut olduğu zamanlarda.. Yine söylüyorum seni hiç unutmayacağım büyük surinamlı.. Olur ya bir gün fener'e gitsen bile blogumda sağ köşede senin fotoğrafına yer vereceğim.. Her şeye rağmen adamsın usta ! Yolun açık olsun.. O kadar eminim ki gittiğin her yerde bunca şerefsizliğe maruz kalmana rağmen galatasaray'ın büyüklüğünü anlatacaksın.. Hemde seni kovduranları bildiğine rağmen.. O kadar insansın işte.. Çok üzgünüm, terim'in ilk gidişinde dahi bu kadar hüzünlenmemiştim.. O kendince haklı gerekçelerle gitmişti ama burada rijkaard "yalnız ve zavallı bir adam" olarak gitti, kovduruldu.. İçim acıyor...

Galatasaray Tarihi Bunları Yazdı Mı ?

0 yorum

Hatırlıyorum da Lucescu'nun son senesinde takımda kötü bir gidiş vardı. Diyarbakırspor deplasmanında oynanan kötü futbol ve alınan beraberlik, bazı densizlerin çingene ithamlarına varan iğrenç ahkamları; Lucescu korkak futbol oynatması zırvaları, kariyerinde başarı yok ve inter'den de kovuldu gazları ile birleşince zavallı Rumen bir anda istenmeyen adam ilan edilip topun ağzına gelmişti. ancak Özhan Canaydın yönetimi kendisine büyük güven duyarak onu takımda tutmuş, üç kuruşluk tazminatını verip kolay olanı yaparak biletini kesmek yerine "dereyi geçerken at değiştirilmez" sözüne riayet etmişti. Hatta zamanın yöneticilerinden Aziz Üstel, Luce ile sarmaş dolaş gazetecilere poz vermiş " Galatasaray tarihinde sezon ortasında teknik direktör değişikliği göremezsiniz, dereyi geçerken at değiştirilmez Lucescu'ya güveniyoruz" diyerek Lucescu'yu sezon sonuna kadar takımda tutmuşlardı. Ondan sonra yapılan saçmalıklara daha doğrusu sezon sonunda luce'nin gönderilmesine gelmek istemiyorum. Benim için en önemli husus beyefendi özhan canaydın'ın kriz yönetiminde aldığı bu etik kararın galatasaray'a nasıl bir şampiyonluk getirdiğidir. Düşünün ligin bitimine 6-7 hafta kala luce gönderilip yerine başka biri gelseydi o kıt kadro ile üçüncü yıldızın takıldığı efsane şampiyonluk gelebilir miydi ? Hatta beni ilgilendiren asıl nokta o zamanlar aziz üstel'in söylediği "Galatasaray tarihinde sezon bitmeden teknik direktör değişikliği göremezsiniz" sözü idi. Belki o dönemler kapalı kapılar arkasında sezon sonlarına doğru fatih terim ile de görüşülmüştür ancak aziz üstel'in söylediği bu sözler hala kulaklarımda.. Birde şu ana bakıyorum gelecek tam anlamıyla geçmişi tekzip eder olmuş durumda. Sanki apayrı bir takımın tarihinden bahsediyormuş o dönemler Aziz Üstel. Hatta öyle bir tarih ki bu çok öncelerinden derwall'in söylediği "galatasaray'ın olduğu her yerde umut vardır" sözü dahi yalan olmuş durumda.


Birde şimdiye bakalım.. Adnan Polat döneminde sezon ortasında değiştirilen teknik adamlara göz gezdirelim: Kalli yeniçeriler tarafından tahttan indiriliyor, takıma harika futbol oynatan skibbe suçu tartışılır bir maçtan sonra postalanıyor. Baros penaltıyı atsa, sabri garip bir şekilde kıçını kaldıracak dermanı bulup üçüncü golün yenmesine engel olsa kalacak olan skibbe apar topar postalanıyor... İşin daha iğrenci aylar öncesinden üç kuruşluk tazminatını vermekten bile imtina edildiği için istifaya zorlanılarak yardımcıları kovuluyor.. Bu mantık ile bakılırsa skibbe dönemi için yapılan " galatasaray tarihi böyle ağır yenilgileri kabul edemez" sözü geçmişte de değerlendirmeye alınsaydı ne Fatih Terim efsanesi ne de Lucescu efsanesi ortaya çıkardı.. Nitekim fatih terim döneminde de lucescu döneminde de sözümona kabul edilemeyecek ağır yenilgiler alınmıştı. Bu gün takım bir sezonda oynayabileceği en önemli maç olan fenerbahçe maçına çıkacakken teknik direktör Rijkaard sezon ortası dahi bitirilmeden yok ediliyor ve hala alternatifi bulunmuş değil. Hayati maçın başlamasına 3-4 gün kalmış, koca galatasaray'ı kimin yöneteceği belli değil inanılmaz bir durum. Taraftar 4-0 yenilgiye dahi şükreder duruma getirilmiş bu kesinlikle bir rezalettir. Bu adam istenmediği bir ortamda nasıl takıma konsantre olur, kendini sabote eden futbolcuların olduğu bir yapıda sahaya çıkan onbirine nasıl güvenebilir ? Servet'in yapacağı olası bir hatada nasıl art niyet aramaz ? Bu soruların cevabını gayet iyi bir şekilde bilmesi gereken yönetim artık iflah etmeyecek rijkaard yerine " tugay çık kardeşim fenerbahçe maçında takımı sen yönet bizde o vakitte adam gibi bir teknik direktör ile anlaşalım" teklifini nasıl sunamaz ? Bu raddeye gelmiş rijkaard'ın takıma malesef faydalı olamayacağı artık alenen belli.. Galatasaray yönetimi adnan polat döneminde fenerbahçeleştirilmiş duruma gelmiştir. Seneler önce dalga geçtiğimiz şeylerin aynen başımıza geleceğini hiç düşünmezdim.. Sezon ortasında gönderilen teknik direktörler, taraftara sus payı için transfer edilen futbolcular, takım içersindeki derin huzursuzluklar ve çeteleşmeler... Hatta bir itirafta daha bulunalım aziz yıldırım'dan bile daha kötü yönetiliyor şu an galatasaray yönetimi.. En azından aziz yıldırım takım içersinde yabancı futbolculara karşı düşmanlık besleyen çetenin kökünü kazımıştı.. Ancak bizimkiler değil yabancı düşmanlığı; teknik direktörü dahi gönderecek kudrete sahip olan bir güruhu postalamaktan dahi acizler.

edit: bu postu yazarken gittiği haberi açıklandı. Güle güle güzel insan.. Seni hiç unutmayacağım, seni kovduranları bu noktaya getiren kansızları da hiç unutmayacağım !

18 Ekim 2010 Pazartesi

Fazlaydın Bu Ülkeye

3 yorum


Bir şeyler yazacaktım ama sildim; hoşuma gitmedi, içimden gelmedi. Hiçbir arzum yok yazmak içinde. Nasıl olabilir ki dün ruhsuz bir futbol ile mağlup olmuşsun, kale fenerbahçe maçında aykut'a emanet kalmış, Baros büyük ihtimal bu maçta yok ve 4-0'a dahi sevinecek duruma gelmiş bir taraftar profili var... Ne denir, ne yazılır boş boş küfür etmek dışında ? Diyeceğim ufak tefek şeyleri özetlemek istiyorum: Hala ben kendisine güveniyorum ve bu iğrençlikler içersinde en az suçlu olarak kendisini görüyorum.. takımdaki hizipçiler gitmedikçe nice Rijkaard'lar, nice terimler, nice skibbe'ler harcanacaktır.. Bu oyunda en az suçlu olan hala kendisidir. Bir yandan geçen seneki kadrosunun içine edip saçma sapan bir kadro sunan yönetim, diğer yandan bazı kansız futbolcular.. Sahaya sürülen birkaç tane hain olursa ve bu hainleri kadro dışı bırakacak dahi lüksü olmadıkça değil Rijkaard mourinho bile bir şey yapamaz.. Şunu da biliyorum ki kazanılması değil fark yememenin imkansız olduğu fenerbahçe maçı kendisine final maçı olarak sunulacak ve muhtemel farktan sonra hollanda bileti verilecek. Çok üzülüyorum, sen bu ülkeye fazlaydın usta.. Hemde bizim içimizdeki kansızlara, hainlere çok çok fazlaydın... Dün imparator terim diyen; ikinci fatih terim döneminde "terim istifa" diye tempo tutanlara çok fazlaydın, kalli gibi bir adamı dahi yemeyi başarmış futbolcu düzeninin yıkılmaz temelini atan yönetime çok fazlaydın...

8 Ekim 2010 Cuma

Bunak Mıydı Devrimci Mi ?

0 yorum


Rahmetli Derwall'in "Galatasaray'ın olduğu yerde umut hiçbir zaman bitmez."sözününün günün birinde bu kadar kifayetsiz kalacağını hiç düşünmezdim. Ancak biraz etraflıca düşününce ustanın bu sözleri zamanında çim, toprak sahanın yutmuş futbolculara ve o zamanın "ali sami yen" cehenneminin temellerini atan taraftara ithafen söylediğini daha iyi anlıyorum. Eminim o büyük insan dirilse ve taraftarın basiretsizliğini, endüstiriyel futbolun karabasan gibi takıma çöküşünün fotoğrafını görse o sözlerinden dolayı büyük pişmanlık duyardı. Bu gün sahada değil 20 sene 3-4 sene önceki galatasaray bile yok. Hatta tıpkı abilerimizin, büyüklerimizin anlattığı gibi 14 senelik şampiyonluğun gelmediği dönemlerde oynayan "futbol tanımı" sınırları içerisindeki "kötü" futbolculardan eser bile yok. Onlardan kötü oldukları için değil, ruhsuz oldukları için bu durum böyle. Nazmi abi durumu çok güzel özetlemiş son yazısında.

Hocalarının babası vefat ediyor; ancak canla başla mücadele edeceği yerde futbolcular derin bir ruhsuzluk hezeyanı içinde. Ruhsuzluk yaptıkları adam kalli gibi aksi, fatih terim gibi despot olsa bir gerekçeleri olur ama melek gibi adam dışarıdan görülen. Genç bir futbolcusu sakatlanıp hastaneye kaldırıldığında onu gecenin bir köründe ziyaret edecek kadar tevazu sahibi, futbolcularını soyunma odasının kapısında bekleyip teşekkür edecek kadar düşünceli. Mükafat olarak bizimkiler takımı sabote edercesine rezil ve haince bir oyun ortaya koyuyorlar. Bir takımın ya da en basit tabirle lidere bağlı olan bir grubun bir amaç uğruna bu kadar ruhsuzca hareket etmesinin ve eylemde bulunmasının "hainlik" dışında başka bir izahı olamaz. Galatasaray'ın şu anki hali de bundan ibarettir. Dünyanın en elit teknik direktörüne dahi "istemezük" çeken bir futbolcu düzeni galatasaray'da hakimdir ve bu düzenin fenerbahçe karşısında neler yapabileceğini düşündükçe karnıma ağrılar giriyor, canım sıkılıyor.

İşte bu düzen içersinde midemi bulandıran bir örnek: Skibbe'nin kovulduğu kocaelispor maçını bir kere daha anımsayın, yenilen gollerde sabri sarıoğlu'nun o motor takmışçasına koşabilecek kapasiteye sahip sabri sarıoğlu'nun özellikle üçüncü golde nasıl koşmadığını, nasıl masum tabir ile çaresiz kaldığını bir izleyin. Geçen sene Dos Santos'un pas atılmayarak nasıl sindirildiğini, lincoln'ün akbabalara yem edildiğini bir düşünün.. Bu ve diğer emsaller futbolcuya dayalı gücün tartışılmayacak örnekleridir. Takımda gücü ve iktidarı olan bir kaç futbolcu istemediği futbolcuyu postalatacak, hoşlanmadığı teknik direktöre uçak biletini verecek güce sahiptir. Yönetimin seyirci kalmaktan öte bu düzeni destekleyici hamleleri de işin cabası. Tıpkı sezon başında Servet Çetin'in kadro dışı bırakılmaması gibi. Düzenin yıkılmasına dair en ufak bir umudum dahi yok. Değil rijkaard yılların kurdu ununu elemiş, eli maşalı kalli bile bunlara tahamül edemeyip 7-8 hafta kala gemileri yakaraı istifasını verdi ya da kovulma durumuna getirildi.. O bile futbolcuya dayalı olan düzeni yıkmak için aldığı hamlelere destek bulamadı. Necati Ateş'i gönderdi, Sabri Sarıoğlu'nu kadro dışı bıraktı, Şükür'e alternatif olarak Nonda'yı getirdi, Arda'yı şımartmamak adına en iyi maçlarda dahi 60'ıncı dakikadan sonra oyundan aldı.. Şu düzeni yıkmak için çok emek verdi o yüzden kalli'ye bunak diye sallamadan önce lütfen şu yaptıklarını yapmak istediklerini bu günkü fotoğrafı gördükten sonra bir kere daha hatırlayalım.. Kovulmasa belki de galatasaray'ın geleceğini kurtaracaktı şampiyonluk gelmeyecekti belki de ama şu düzen yıkılacaktı, tarihe gömecekti yeniçeriliği !Kapalı kapılar arkasında Hasan Şaş ve Şükür'ün de takımdan uzaklaştırılacağı konuşuyordu ama futbolcu düzeni ve bunu destekleyen yönetim anlayışı yaşlı kurt kalli'yi ezdi ! Çok iyi hatırlıyorum sabri sarıoğlu'nun kadro dışı kaldığı iki üç aylık dönemden sonra çıktığı ilk fenerbahçe maçında "haksızlığa uğradım" minvali açıklamalarını, umarsızlığını, Kalliyi suçlayışını, affedilmesi için yeniçerilerin yaptığı toplantıları, düzenledikleri yemekleri..O yüzden bu düzen değişmeyecektir nice rijkaardlar kurtlara kuşlara parçalandırılacakdır. Ne maçlar sabote edilecektir.. Dediğim gibi maçı düşünmek istemiyorum çünkü bu düzenin varlığı ile beraber maçı düşündükçe facia görüntüleri gözümün önüne geliyor.. Futbolcuya dayalı düzen bu derece kudretini korudukça geleceğe dair hiçbir umudum yok.

1 Ekim 2010 Cuma

Muhasebe Mesleği

0 yorum

Yapmayınız, girmeyiniz, etmeyiniz, bulaşmayın bu mesleğe. dışardan bakıldığında masa başı, salla başı al maaşı gibi bir meslek olarak görülse de özellikle bunun serbest muhasebecilik,mali müşavirlik dalına hiç bulaşmayınız efendim.. illa ben muhasebeci olacağım diyorsanız gidiniz bi şirketin ön muhasebesinde fişleri faturaları giriniz ki bana sorarsanız ona bile yanaşmayınız sonuçta bu muhasebe denen meret her yerde aynıdır. Bunu işin içinde yedi sekiz senedir olan biri olarak söylüyorum..

Muhasebeci olacak "ben muhasebeye aşığım arkadaş hayatımın mesleği, bütün gün parayla pulla uğraşacağım" diyen çok ince fikirli bireyler öncelikli olarak bir tıp fakültesi öğrencisi ile eşdeğerde bir öğrenim süresine tabi olacaklarını bilmelidir. Şöyle ki: 4 senelik iktisat işletme gibi lisans mezuniyetinizin ardından şak diye muhasebeci olamıyorsunuz tabiki. bu uzun maceranızın sadece ufak, devede kulak kalacak kısmı. bundan sonra bağlı bulunduğunuz ilin serbest muhasebe odasına başvurup ilk kaydınız için şu an 950 tl civarında olduğu öngörülen ve size 3 sınav hakkı tanıyan meblağyı odanın hesabına yatırıyorsunuz. kayıt sırasında size bağlı olacağınız muhasebe odası bayıldığınız 950 tl karşısında adresinize sınavla ilgili hiçbir belge göndermiyeceğini ve gelişmeleri internetten takip edeceğinizi söyleyerek ense tıraşınızı görüp sizi tıpış tıpış evinize yolluyor.. haa sanmayın ki size staj başlama sınavı ile ilgili kitaplar verilecek açık öğretimdeki gibi. tabiiki o da yok.. bundan sonra türkiye şartlarındaki sayısal ortalamaları göze alarak bir seçim yapmanız gerekiyor. ya başarı ihtimali daha yüksek olan bir kursa kayıt olup 1000-1500 ytl arasında bir bedel vereceksiniz ya da başarı ihtimali daha düşük olmakla beraber 100 lira civarında bir bedel vererek yaklaşık olarak 2300 sayfalık kitabı hafızlayacaksınız(2 ciltlik meydan larusse diyebilirm). seçimi yaptıktan sonra sınava gireceksiniz. 3 hakkınız var. eğer bu 3 hakta başarılı olamazsınız meslek odası kaydınız siliyor. yeniden kayıt olmak için şimdi 950 tl olan bedelin o zamanın enflasyon durumuna göre tekabül eden ücretini ödeyeceksiniz. haa çook sevdiğiniz muhasebecilik mesleğine erişmek için meslek aşkıyla, şevkle çalışarak sınavı kazandınız. iş burda da bitmiyor. bundan sonra sizi süresi 3 sene olan bir staj süreci bekliyor( birkaç sene öncesine kadar 2 sene idi). odanın belirlediği belli bir süreye kadar mutlaka bi staj yeri bulmalısınız. bulamazsanız game over oluyorsunuz. üniversite mezunlarının dahi tırım tırım iş aradığı bir ortamda odanız hiçbir yükümlülük ve sorumluluk almadan size kısacası ne pok yaparsan yap bi staj yeri bul diyor. neyse onu da buldunuz farz edelim. hadi 3 sene içersinde de çelik gibi bir sinire sahip olup kanunlarla, mükelleflerle uğraşarak stajı tamamladınız. muhasebeci mi oldunuz ? hayır !! bundan sonra da staj bitirme sınavı adı altında bir sınavla karşı karşıya kalıyorsunuz. ve bu sınav staj başlama sınavı gibi test usulü değil yazılı usulü. size tanınan 4 hakkınız var. eğer ki bu 4 hakta başarılı olamazsanız müstakbel meslek odası size 3 sene sonra buluşalım diyip bundan sonraki staj bitirme sınavınızı 3 sene sonraya alıyor yani 2010 yılı içersinde bu sınavı veremezseniz bir sonraki buluşmanız 2013. tamam bütün bunlara gerek kalmadan staj bitirme sınavını da yazılı usulü bitirdiniz. süpersiniz belgenizi aldınız. hemen bir hesap makinesi çıkarıp minimum öğrenim sürenizi hesaplayalım. üniversite'de 4 sene tırım tırım tırmaladınız. sonrasında 3 senelik staj süresi(kalma ihtimallerini saymıyorum) ortalama olarak 7 sene. yani devletimiz size o kadar değer veriyor ki bu pis işe sokmak için sizin sabrınızı, sinirinizi 7 sene test ediyor. evet bir doktorla eşit olarak okutuyor. neyse belgeyi aldınız işiniz bitti mi peki ? hayır !! şap diye dükkan açıpta piyasadaki bütün defterleri toplayacağınızı mı sanıyorsunuz ? kim hiç bilmediği ve mesleğe yeni giren birine aynı standartlar altında defter verip mali yükümlülüğünü devreder. birde odanın bütün muhasebecilerin aynı bedelden defter tutma standartı buna eklenince serbest muhasebe belgesi olan bir muhasebecinin piyasada tutunma şansı ne kadar olabilir ?

İşin içine zorla girmiş, istemeye istemeye sokulmuş biri olmanın etkisinden midir bilmiyorum ama bu yazımı okuyan sevgili genç arkadaşlarım varsa girmeyin bu mesleğe kardeşim dinleyin beni. Abi, kardeş nasihati olarak görün söylediklerimi.. valla yazık, billaha yazık. genç yaşınızda yazık etmeyin kendinize. Şu an bu işin içinden çıkmayı, yeni bir iş uğruna herşeyi sıfırdan alıp ygs'ye dahi hazırlanmayı düşünüyorum.. Lise zamanı kafamda kalan bazı idealleri gerçekleştirmeyi ümit ediyorum, yaş 27 olmuş breeh. nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım...

Servet Çetin Mevzusu

1 yorum


Kadroya alınmadığını gecenin bir körü galatasaraysözlükte hakkında 6 tane entry girilince öğrendim. Net bir şekilde isabet bir karar olmuş ya da kötü bir karar oldu demek şu an yersiz. Nitekim galatasaray'ın Ayhan Akman ile birlikte en çok forma giyen futbolcusu.. Savunma onun yokluğunda nasıl bir performans göstereceğine dair bir testten geçmedi. Karabük maçında büyük ihtimal yerine Gökhan Zan oynayacak ama şundan da eminim ki seçme şansı olsaydı büyük çoğunluğumuz Servet'i seçerdi. Hele hele henüz doksan dakika çıkarmamış Gökhan Zan'ın yerine...Herşeye rağmen ilk fikrim bu noktadan sonra kesilip atılmasının savunmada handikap yaratma ihtimalinin daha fazla olduğu yönünde..

Sezona çok kötü başladı. Özellikle sırp takımı ile oynanan maçta üçüncü sınıf futbolcular karşısında düştüğü komedi durum hala aklımda.. Sonraki maçlarda biraz olsun toparladı ama Rijkaard ile yaşadığı futbol dışı anlaşmazlık had safhaya varmış olacak ki bu gün kadro dışı... Fısıltı gazetesi hafta içerisindeki bir idmanda rijkaard ile ağız dalaşına girdiğini söylüyor ki bu kuvvetli bir ihtimal.. 2009-2010 sezonu itibari ile servet çetin ile rijkaard arasında bir soğuk savaş vardı. Hatta hatırlayalım Servet artık açık sözlülükten öte bir cesaret ile sezon başında "bu sene hocamızın da son şansı, onların da bana ihtiyacı var( onlar kim arkadaş ?) bık bık bık gibi" fütursuzca açıklamalarda bulunuyordu. Bu bir profesyonel futbolcuya yakışmayan açıklama. Nereden buluyor acaba bu cesareti ? O zaman sormazlar mı Servet'e kimsin sen kardeşim futbolcu musun başkan mısın diye ? Adnan Polat neden kendi işini ilgilendiren bu zırvalara seyirci kaldı ? Bir insanın böyle bir açıklamayı yapması için demeçlerine muhattap tarafa sevgi duymaması, saygı beslememesi lazım.. Bu gün takımda rijkaard yerine fatih terim olsaydı yine "hocamızın son şansı" diyebilir miydi acaba servet ya da hiddink ile ilgili milli takım kampında böyle konuşabilir miydi ? Belli ki alternatifsiz içersinde ne pahasına olursa olsun ne söylerse söylesin oynayacağını çok iyi biliyordu..Bir karar alınması gerekiyorsa bu saçma açıklamaları yaptığı gün alınmalıydı ama işte o kısıtlı kadro yapısı.. Yönetim, disiplin timsali yönetim sportif başarıyı "keita'nın satılma gerekçesi olan disiplinden" dahi önde tutarak servet çetin'i takımda tuttu.. Alternatifler transfer edilemediği için mevcut kadro yapısı içersinde Lucas Neill ile birlikte şans buldu fakat dayanma sınırı bu güne kadarmış.. Yokluğu takımı olumsuz yönde etkileyebilir, öyle ya da böyle yavaş yavaş form tutuyordu.. Balta halen kayıp, g. zan ondan kötü, ali turan güvensiz... Tam ritmi yakalarken bu kararın verilmesinin sıkıntı yaratmamasını temenni ediyorum. Keşke bu karar henüz takım olma hüvviyetinin oluşmadığı sezon başında verilseydi de takım ritmini o mevkiide başka bir futbolcu ile bulsaydı.. Gökhan zan bir maç bile doksan dakika oynamadan, ali turan sağ bekte heder olmadan önce radikal bir operasyon yapılsaydı.. Şundan eminim ki bu karar Rijkaard'ın tek başına aldığı bir karar değil, yönetim ile birlikte aldığı karar. Umarım yavaş yavaş ivmenin kazanıldığı haftalarda takımı tekrardan duraklatacak sonuçlar beraberinde gelmez.

edit: Bu arada televizyonda yorumcu olarak görevini ifa eden derin galatasaray'ın kanatları altına alınacaktır, olası bir başarısızlıkta vurun abalıya misali onun üzerinden Rijkaard'a vurulacaktır.

Related Posts with Thumbnails

Kimsin Sen ?

 
Super Mario Jardel - Template By Blogger Clicks