30 Aralık 2011 Cuma

Hizlial.com Aymazlığı

0 yorum


Senelerdir sorunsuz alışveriş yapmama rağmen yapmış oldukları son aymazlık ile güvenimi ciddi anlamda sarstı hızlıal.. online alışverişlerde bir diğer alternatif olarak aklıma hepsiburda.com geliyor ama onlarında bunlardan bir farkı yok ki ? ilk zamanlarındaki kalitelerinden ve dürüstlüklerinden ciddi anlamda ödün vermeye başladılar.. Hatta 2-3 sene önce hatırlarım arızalı çıkan güç kaynaklarının kargo parasını bile herhangi bir tartışmaya mahal vermeden kendileri ödemişti.. Yaşadığım ve beni haklarında bir şeyler yazmaya iten son olaya gelirsek:

Geçen pazar günü 3-4 senedir kullanmış olduğum mouse mefta olunca logitech marka yeni bir edavatı "aynı gün kargo" ibaresine güvenerek hizlial.com'dan sipariş verdim.. herhangi bir şüphem yoktu nitekim aynı gün kargo ibareli bir yığın sipariş vermiştim telefondan,bilgisayara; lcd televizyondan kulaklığa kadar ve hepsi taahüt ettikleri gibi sorunsuz bir şekilde elime ulaşmıştı.. aslında 1 hafta beklesem teknoloji marketlerinden de alabilirdim ama en yakın teknoloji markete gitmek için 5-10 tl arası yol parası vereceğim için evvelki siparişlerimde beni hiçbir zaman mahçup etmemiş hizlial.com alternatifi en uygunuydu.. birde günlerden pazar bir gün sonra hadi aksilik oldu iki gün sonra gelecek ürün için cumartesiye kadar mouse olmadan mı idare edecektim ? sipariş verdiğim günün akşamı ürünün durumunu "siparişinizin faturalandırma işlemi tamamlanmıştır. kargo firmasının, takip numarası vermesi bekleniyor." olarak değiştirdiler.. yani açıklamaya göre ürün kargo firmasına verilmişti.. bu süreç zarfında iş yerinden aldığım mouse u eve götürerek idare ediyorum akşamları evdeki makinemde mouse yok.. velhasılkelam ilk gün herhangi bir hareketlilik yok, ikinci gün yok ve üçüncü günde yok..hemde ürün aynı gün kargo ibaresini taşıdığı halde.. sonunda mesaj attım ve ürünün ahvalini sordum.. gönderdiklerini şu an kargo firmasında olduğunu iddia ettiler. tuhaftı çünkü şu 1 haftalık süreçte kitapyurdundan yapmış olduğum sipariş sitenin kargo firmasına verdiği günün hemen ertesinde elime ulaşmasına karşın hizlial'ın kargoya verdiğini iddia ettiği ürün gelmemişti..hemen yurt içi kargo'nun çağrı merkezini arayıp ismim üzerinden tarama yaptırdım ancak kargo firmasına göre son bir haftadır adıma kitapyurdundan yapılan gönderi dışında herhangi bir kargo yoktu.. hadi dedim belki fatura adresi ve gönderi ismi farklıydı acaba fatura adresindeki isme mi gönderdiler diye bu seferde fatura adresindeki isim üzerine arattım o da yok yani hizlial.com tüketiciyi göz göre göre saflıktan öte kargo firmasını arayamayacak kadar aciz ve durumu farkedemeyecek kadar basiretsiz görüyordu..

şimdi diyeceksiniz ki sabret lan 3-4 gün göndermemeleri mi sorun ? yok arkadaş sorun 3-4 gün göndermemek değil nitekim ben an oldu 15-20 günde bekledim bir sipariş için.. sorun kullanıcıyı enayi yerine koymaktır.. gönderilmeyen ürünü gönderdik deyip tüketiciyi bu vakit kazanma numaralarıyla kandırmaktır.. desler ki yılbaşıdır beyefendi kusura bakmayın yoğunluktan ötürü gecikmeler yaşıyoruz henüz göndermedik amenna.. ancak gönderilmeyen ürünü gönderdik deyip "yalan" tabirinin tanımını yapmak senelerdir alışveriş yaptığım ve güvendiğim hızlial.com'a hiç yakışmadı.. şu an siparişimi iptal etme sürecindeyim olmadı bu hizlial, yakışmadı..

28 Ekim 2011 Cuma

Bu Riera O Riera'ya Benzemiyor

0 yorum


Şahsen Liverpool da oynadığı zamanlar hakkında bilgi sahibi değilim geniş bir argümanım yok ;ancak klasik bir taraftar gibi Galatasaray'a gelmeden önce mevcut "yutup" videolarından tekniği hakkında basit düzeyde bilgi sahibi olabildim. Benim görebildiğim kadarıyla Riera tek harekette rakip oyuncuyu ekarte edebilecek kadar teknik, sol ayağı sağlam, adam geçmekte sıkıntı yaşamayan ve etkili paslar atabilen kaliteli bir futbolcuydu. Avrupa futbolu hakkında bilgi sahibi olan blog yazarlarının yazılarında da liverpool'dan ayrılma sebebinin "benitez ile yaşadığı sorunlar" olduğunu öğrenincede kendisini klas bir futbolcu olarak etiketlememek için hiçbir neden kalmadı.Arda gittikten sonra sağlam bir kewell geliyor izlenimine kapılmıştım. hele hele olympiakos taraftarlarının riera'yı karşılamak için 5000 kişi toplaşması beklentilerime farklı bir yön çizmişti. Biz buna benzer bir beklentiyi 10 numara açlığı çektiğimiz bir yaz günü cassio lincoln'de yaşamıştık. Herhalde bu videoda yunan taraftarlar ile bizim taraftarımız arasındaki benzerliklerin en önemli göstergesi olsa gerek. Onların beklentilerini de gayet net açıklıyor.. Hani hava alanında futbolcu karşılamaları bir tek türkiye'de var deriz ya onu tekzip edercesine bir görüntü..



Her şeye rağmen taraftarın büyük çoğunluğu gibi futbolu daha göz önünde olan makine intizamlı alman ulusal takımının değişmez sol açığı podolski isminden sonra riera'nın bir anda resmi sitede açıklanması taraftarın büyük çoğunluğunda hoşnutsuzluk yaratmıştı.. Sebebi de oyunu bilinen, klası tartışılmaz podolski den sonra yakın tarihte yunan topraklarında bir sene boyunca neler yaptığı sadece youtube videolarından anlaşılabilecek bir riera'nın tercih edilmek zorunda kalınışıydı.. Liverpool günlerinden sonraki bu karadelik emsali bilinmez ve gözden önünde geçirilen sezon soru işaretleri oluşturuyordu.. Ben sezon başlamadan önce gerek fiziği gerekse liverpool günlerinden bir şey kaybetmiş olduğunu düşündüğüm oyun tarzı ile kendisini kewell ile eşleştirmiştim iyi bir riera'nın kewell dan esintiler sunabilecek yetenekte olduğuna inanıyordum..

İlk kez net olarak ispanyolu samsunspor maçında görebildik hatta futbolundan emin olduğum felipe melo, ujfalusi gibi adamlardan çok ona odaklandım.. Diyorum ya fizik itibariyle ve oyun tarzıyla bi kewell etkisi bırakacak tarzda olduğuna inanıyordum ama ne kewell ne de daha önce emsal verilebilecek farklı bir oyuncunun etkisini bıraktı.. Kewell'ın ilk maçı olan kayserispor kupa maçını hatırlayanlar o etki ile samsunspor maçındaki riera etkisini karşılaştırırlarsa aradaki farkı daha net görebilirler.. Takıma katılma süreleri hemen hemen aynı denilebilir.. Alışma evresi dedik 3-4 maç daha izledik ama sahadaki adam uyum sürecinde dediğimiz adam aradan makul bir süre geçmesine karşın liverpool günlerindeki bir tek çalımından, bir tek pasından, bir tek şutundan örnekler sunamıyordu ve en net izahı ile bu "dandik" futbolu olaylı gaziantepspor maçına kadar geldi..

Şimdi olaya farklı açıdan bakarsak taraftar arasında hala "uyum sürecinde ve patlama yapacak" tarzı bir anlayışa sahip olanlarda var.. Geçmişte bir çok yabancı futbolcuya bakıyorumda kewell'ından, barosuna; hagi'sinden popescusuna, Jardel'in'den ilic'ine, Filipescu'sundan iliesine; lincoln'ünden, felipe'sine kadar hepsi daha ilk maçlarında bağıra bağıra kalitesini belli eden adamlardı.. Futbol hafızamı biraz yokladım ve galatasaray forması altında "bir gün açılacak" diye beklenti içersine giripte açılan golleri, asistleri, pasları sıralayan bir futbolcuya şahit olamadım..

Riera'nında bu dakikadan sonra arda'nın boşluğunu farklı bir stilde olsalar bile gidereceğine dair herhangi bir inancım yok.. Hem mental, hem fizik olarak inanılmaz bir düşük içersinde zeki düşünemiyor beynindeki şeyleri ayaklarına ve vucuduna hükmettiremiyor.. Bunun uyum ile ya da hangi oyuncunun nereye kaçacağını bilmemesiyle bir alakası yok.. Bu yapıdaki bir oyuncununda "arapatı" gibi bir anda açılacağına dair herhangi bir inanç taşımıyorum. Kariyeri ciddi bir düşüşte ve bu gün "olcan adın"dan bile daha kötü bir durumda olduğu ortadaysa malesef verilen ve ilerde verilebilecek o büyük paralar göz önünde bulundurularak durumu bir kere daha değerlendirilmeli... Bu sebepten fatih terim'in "galatasaray değişmeli ocakta da değişecek haziranda da değişecek" sözünün bir ucu riera'ya da gitmiştir. Sevilir ya da sevilmez Arda gittikten sonra sol açık felç olmuş durumda ve bu takımın çok değil sol açığında da bir kazım kazım'a ihtiyacı var hepsi bu... Bu riera aşağadaki riera'ya hiç benzemiyor.. Hadi bir ilk olda galatasaray tarihinde sonradan açılan bir oyuncu olarak seneler sonra bu takıma yeni gelen bir oyuncu için "işte rirera'da böyleydi" diyelim.. bknz: mucizelere inanabilmek

26 Ekim 2011 Çarşamba

Yusuf Namoğlu'na Dair

0 yorum


Türk hakemleri psikolojik olarak büyük bir revizyon geçirmediği müddetçe uygulamaya konulan hiçbir kural ve bu kurallar ile sağlanan hayali otorite türk hakemliğini bir gram ilerletmeyecektir bilakis türk futboluna büyük zararlar verecektir.. Son gaziantepspor maçı yusuf namoğlu ve heyeti tarafından uygulanan zırva kuralların nasıl çöktüğünün çok net bir kanıtı oldu.. Edirne'nin ötesinde amacı "futbol" oynatmak olan hakemler diğer tarafta otorite adı altında standartı olmayan bir "itiraz" kavramına dayanarak ota boka kart gösteren ve düdüğe nefes vermeyi marifet sayan türk hakemleri.. Aslında daha ligin ilk haftalarında çökmüştü ama şu ana kadar hiçbir maç bu kadar net "hakem hataları" ile bu kadar katledilmediği için dikkat çekmiyordu.

"Hakemlere itiraz edilemez, ilk itiraz eden sarı kart yer seyirci tahrik edilemez" gibi hakemleri dokunulmaz bir varlıkçasına ululaştıran ve futbolcuları duygularını yitirmiş bir paranoyak gibi ruh hastası kılıfına sokmaya çalışan gerzekçe bir kuralı neye istinaden koydurduğunu ya da bu kuralın konulmasındaki etkisini ediyorum namoğlu'nun. Eğer futbol oyun kurallarının bir standartı varsa acaba uefa nezdinde bir şampiyonlar ligi maçında hadi onu geçtim uefa kapsamındaki herhangi bir ülkede hakemlerle ilgili böyle kendi kafasına göre kural uyduran bir merci var mı ? Bizim ödlek, basiretsiz ama emekli olup kapağı bir televizyona attıktan sonra mangalda kül bırakmayan türk hakemlerinin otoritesini sağlaması için böyle boktan kurallara, götümüzden uydurduğumuz elementlere mi ihtiyacımız var ? Acaba bizim futbolcularımızca avrupadaki hangi seçkin hakem abdullah yılmaz ve türevleri gibi şamar oğlanına dönmüştür ? Madem ortada bir kural var versene servet'e gösterdiğin kırmızıdan sonra senin kurallara dayanarak sözümona sağladığın otoritenle engin baytar'a, ujfalusi'ye de o kırmızıları ?Otoriten resmen öğretmeni tarafından azarlanan bir ilk okul bebesi gibi oldu hadi savur kartları da geri kazan kaptırdıklarını.. Bir insan saygınlığını kendi sağlar karakteri ile sağlar cesareti ile sağlar, kararları ile sağlar, kararlarında yanlışlık olsa bile kendine güveni ile sağlar.. Karşı yakanın çubuklu tosununun bizim sözümona en elit hakemleri bile soytarıya çevirirken adı sanı duyulmamış bir yabancı hakem karşısında bile kuzu olmasının nedenini biri bana bir yerimizden uydurduğumuz kuralları da hesap ederek açıklayabilir mi ? Hem orda hakemi ilahlaştıran bir kural da yok peki bizim türk işi futbolcular neden orada kedi ? Neden acaba ?

Türk hakemlerinde biliçli ya da bilinçsiz şekilde "bu kurallar adamına, takımına göre uygulanır" anlayışı varsa ve bu durumda namoğlu'nun korkak hakemleri sadece sırtı sıvazlanmayan arkasında şike yapmasına rağmen "kulübünü düşürmeyen" bir kudretli adamdan yoksun kurumların emeğini sömürüyorsa sorun bu güne kadar uygulanmayıp bir anda ortaya ısıtılıp konan kurallarda değildir sorun karakterdedir, sorun, cesarettedir, sorun güvensizliktedir, sorun zihniyetlerdedir... Yöneticiler kağıt üzerindeki iki kuralı değiştirip avrupanın ve hatta dünyanın hiçbir yerinde benzer uygulaması oynayan kurallar ve kurallar silsilesi geliştirerek sorunu çözemezler önce beyinler değişmeli.. Türk hakemleri ve yöneticileri bu anlayışla dünya kupası maçlarını ugandalı, ethiopia lı hakemlerin yönettiği maçları televizyonlarının başında ayaklarını yayarak izleyip "bizim niye hakemimiz yok" diye isyan ederler..

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Sercan Yıldırım Nefreti

0 yorum

Çeşitli platformlardan transfer haberlerini, bu haberlere taraftarın tepkisini takip etmeye çalışıyorum... Son dedikodu pino'nun gözden çıkarılması ile beraber artı iyi bir rakam teklif edilerek sercan yıldırım ve volkan şen için bursaspor'un kapısının çalınacağı yönünde.. Pino nun gözden çıkartılması ile ilgili ayrı bir yazı yazılabilir ama burda esas irdelenmesi gereken husus hemen hemen her yerli santrafora bir kulp bulma alışkanlığımız.. Sercan'ı da beğenmiyoruz..Tamam gece hayatı olabilir, tamam futboldan başka şeylerede kafası basabilir, futbol zekası kıt olabilir ama allah için türkiye şartlarında alınabilecek bi yerli santrafor varda biz mi transfer etmedik be arkadaşım ? batuhan karadeniz öyle, semih şentürk böyle, sercan yıldırım şöyle, umut bulut böyle iyi de kim kaldı ? herkese bir kulp herkese bir bahane... yok işte 90'lı yıllardaki bi hakan şükür yok artık çıkmıyor alt yapıdan bir arif erdem çıkartamıyoruz çıkartsak bile elimizde tutamıyoruz.. anıl dilaver ile devam edilirse bu çocuğun başarılı olacağına kim inanıyor ? çelimsiz ve kendine güvenmeyen bir hali var hatta öyle ki bir kaç maç kötü oynayıp baskıyı kaldıramazsa takımdaki geleceği bile tehlikeye girer yeni bir cafercan aksu faciası olur.. mehmet batdal kalırsa 2.00 metrelik boyu olmasına karşın bu takatsiz hali ile takıma ne kadar katkı verebilir ? zaten terimde bunu görüp onu gönderdi kendisi içinde bir parantez açayım.. ben bu batdal kadar fizik gücü ve şut tekniği ters orantılı bi adam görmedim adam o endama rağmen toplara öyle bir vuruyorki top utanmasa boş bi naylon poşet gibi uçacak bu kadar cılız bir şut tekniği o fiziğe karşın hayret uyandırıcı.. sercan yıldırım türkiye şartlarında alınabilecek en iyi santraforllardan biridir..johan elmander ve sakatlanma potansiyeli olan bir baros'un arkasında her an hazır kıta bekleyebilir rakip defansı hareketli futboluyla yorar bazen kendinden beklenmeyecek derecede gollerde atar yerinde durmayan yapısıyla partnerine ve orta saha futbolcularına gol yollarını açar ayrıca fatih terim'in disiplini altında faydalı olması daha büyük bir ihtimal nitekim milli takımda da oldukça faydalıydı daha ne peki ? bu burun kıvırma neden ? evet gol kaçırma yüzdesi fazla olan bir oyuncu ama önceki senelerdeki galatasaray ve fenerbahçeye karşı oynadığı maçları hatırlayalım bi saç baş yoldurmasına karşın tek başına en az 2-3 kere gol pozisyonuna girmiş rakip defansı inanılmaz zorlamıştı.. hatta bursada oynanan bir fenerbahçe maçında iğrensemde hakkını vermeden edemeyeceğin volkan demirel'in harika kalecilik performansı sebebiyle gol atamamış fenerbahçe'nin defansını bir başına tarumar etmişti.. hem bu adam galatasaraylı bunu bizzat söylememiş olsa bile çeşitli platformlardan televizyon programlarından ima etmişti zaten galatasaray maçlarındaki haline bakanda bu durumu apaçık anlar.. volkan şen gibi gs maçlarında çirkeflik rekoru kırmaz. en ufak bir sinir bozucu hareketi saygısızlığı bile olmamıştır.. kasımpaşaspor maçlarındaki yekta kurtuluş tadında oynamıştır galatasaray'a karşı şahsen ben galatasaraylı olan bir futbolcunun başka bir takıma gitmesine bir taraftar olarak üzülürüm son orhan şam olayında olduğu gibi... adnan sezgin'in kaçırdığı cenk tosun'u antep satıyordu da biz mi almadık ? ayrıca yabancı kontenjanını 2 tane yabancı santrafor varken yine bu mevkiden kullanmak ne kadar mantıklı ?

11 Temmuz 2011 Pazartesi

2011-2012 Sezonu Hazırlıkları

0 yorum


Takımda 2011-2012 sezonuna dair bir şeyler artık yavaş yavaş şekillenmeye başladı.. Malesef fatih terim'in bazı eski takıntılarını geçmişte bırakıp yepyeni bir sayfa açma isteğine dair inancım defansın halini görünce gün geçtikçe azalmaya başlıyor..


Defansın durumu oldukça nahoş. Nitekim geçen seneden bu yana defansa dair değişen tek şey Lucas - ujfalusi değişikliği ki bence agresiflik açısından benzer oyuncular. Hatta Lucas topu oyuna sokma açısından yabancı futbolcular içersinde türkiye'nin en iyi defans oyuncularındandı.. Şu takım popescudan bu yana onun istikrarını yakalayabilecek defansa oyuna iyi top sokabilen ve song inanılmaz kesici bir oyuncunun eksikliğini hala çekiyor... Sezon boyunca sarı kart göremyen defans oyuncusu ne kadar üstün vasıflara sahip olabilir ve mücadele gücünden ne kadar bahsedilir ?(Servet Çetin) Fatih terim milli takımdan tanıdğı futbolcularına güvenmekle en büyük hatayı eder şu takıma minimum 2 tane defans oyuncusu alınmadığı müddetçe ujfalusi dışında anadolu takımlarının kalburüstü futbolcuları bile savunmamızı zorlar.Yerli oyuncular içersinde Serdar kesimal ve ersan gülüm bu anlamda elimizden hazin bir şekilde kaçtı hoş ersan olayı biraz karışık... Hazırlık kampının ilk maçında semih kaya dikkatimi çekti. Kaptanlık pazubandını takınca acayip bir özgüven kazanmış her halükarda servet çetin ve gökhan zan'a tercih edilip göbekte ujfalusi ile beraber oynatılmalı ama terim'in böyle bir şey yapacağına hiç ihtimal vermiyorum...Ufak ihtimal fatih akyel montajına benzer bir ince ayarla semih kaya defansa monte edilebilir..

Muslera transfer edilmiş gözüyle olaya bakarsak başarılı bir transfer diyebiliriz. Ancak kampa ne kadar çabuk katılırsa uyumu o kadar hızlanır. Yönetimin copa amerika olmasına rağmen hala bir açıklama yapmaması sinir bozucu bir durum.Geçmişte bu tür uluslararası organizasyonlarda olmasına rağmen sözleşme imzalatılan bir yığın oyuncu olmasına karşın muslera'ya dair net bir şeylerin açıklanmaması mide bulandırıyor.. Eğer gelirse zaten geçen seneki zapata ile mukayese edenin bile dili yanar. Hepsinden öte uzun süredir galatasaray'a bu kadar genç bir yabancı kaleci gelmemişti. Seneler önceden bir stauche'yi hatırlarım..

Orta saha geçen seneye nazaran bariz olarak güçlendi.. Ayrıca Cana'nın yerine yabancı bir orta saha ile orta saha çok farklı bir havaya bürünür.. Eğer sakatlık sorunu olmazsa mevcut oyuncular içersindeki Culio, Arda, Yekta, Selçuk, Ceyhun geçen sene maçların neredeyse tamamında oynayan ayhan-barış-sarp üçlüsünü silip atar.

Hücumda anlaşılan bir kaç sene önce skibbe'nin yaptığı nonda-baros rotasyonuna benzer bir rotasyon elmander-baros arasında olacak. O sene bunun çok katkısını görmüştük hatırlanacağı gibi. Ayrıca patlayıcılık özelliği ile pino ve her şeye rağmen boş bir oyuncu olduğuna asla inanmadığım stancu'da faydalı olacaktır..

Hülasa defans'ın durumu çok kötü. Malesef büyük takımların göze batan oyuncuyu almak gibi hastalıkları var. Bu sebepten bazen kalecilere ve defans oyuncularına lüks gözüyle bakılabiliyor. Halbuki geçmişe baktığımızda yabancı defasnlar kulüp tarihine ismini altın harflerle yazmış ve efsaneleşmiştir.. Fenerbahçe'de uche-hogh, beşiktaş'ta ronaldo-zago, bizde song-tomas. O yüzden mutlaka defansta bir iyileştirme yapılmalı terim zan-servet ikilisinden birine güvenmekle telafisi olmayacak hatalara sürükleyebilir takımı.. Yanarımda lucas-ujfalusi ikilisinin bir arada oynamasının nasip olmamasına yanarım...

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Gelmezsen Gelme !

0 yorum

Ünal Aysal başkan seçildiği günden bu yana malum Ersan Gülüm transferi galatasaray'ın gündemini meşgul ediyor. Şahsen futbolunu beğendiğim ve katkısının servet çetin ile gökhan zan'ın toplamından dahi daha fazla olacağını düşündüğüm bir futbolcu. Ancak son zamanlarda karakter olarak yaptığı şeylerde zırvalıktan öte değil. Gelmek istemiyorsan gelme bilader ! Eğer gönülden beşiktaşlıysan çık açıkça "ben beşiktaşlıyım türkiye'de beşiktaştan başka takımda oynamam" de. Cesaretin yoksa o çok kullandığın twitter'dan yaz taraftarı olduğun camianın yüreğine su.. Nedir böyle garip garip oyunların internette yapılan saçma sapan gönül alma gayretlerinin anlamı ? Zat-ı ali twitter'dan beşiktaş arka planını değiştirmiş ancak profil fotoğrafına çarşı logosunu koymuş fakat ağızdan iki çift laf çıkmıyor.. Acaba bir zamanlar mehmet topuz'un başına geldiği gibi olurda gs de oynarsan yediklerini yutmamak için mi söyleyemiyorsun ve tedbiri elden bırakmıyorsun sütten birilerinin ağzı yandı hesabı..İstemiyorum bu tarz adamları arkadaşım hiçbir taraftarda istemez zaten aynı şey gs için değil fener'e, beşiktaş'a olsa da taraftarlarca kabul edilmez. En basit örnek orhan şam lig tv'ye verdiği röportajda alenen galatasaray'a sempati duyduğu belliydi ama adam dürüstçe "fenerbahçe'de oynamak nasipmiş" dedi ve yoluna devam etti. O da bu tarz klavye oyunlarına gitseydi fenerbahçe taraftarı içine sindirir miydi kendisini ? twitter'dan profil fotoğrafı değiştirseydi yada facebook'tan gs hayranı falan olsaydı işi yokuşa sürseydi, transfer sürecinde böyle mide bulandıran afralar tafralar yapsaydı fenerbahçe taraftarı kendisini ne kadar sahiplenirdi ? Biz geçen sene ne çektiysek ruhsuzluktan çektik.. Milyonlarca insanın formasını giymek için hayal kurduğu takıma burun kıvıran bir adamı istemiyorum ben arkadaş !

29 Mart 2011 Salı

Her şeyden Biraz Var ; Ama Hiçbir Şey Tam Değil

0 yorum

Son çeyrek yüzyıla bakın türk futboluna arkasında büyük kariyeri olan nice teknik direktörün ismini göreceksiniz.. Del Bosque, Rijkaard, Schuster, Hiddink ve aklıma şu an gelmeyen bir çok büyük isim. Hepsinin ortak özellikleri vardı bu adamların kimi omzunda şampiyonlar ligi şampiyonu apoletini taşıyor, kimi ise çalıştırdığı takıma kısıtlı olanaklar ile yaşattığı başarılarla tanınıyordu ama Derwal istisanası dışında ne oldu elimize geçen koca bir sıfır. Onunda temellerini attığı futbol jenerasyonu çoktan veteran oldu.. Bütün bu adamlar ya biçare yöneticilerin elinde oyuncak oldu ya da hiçbir şey yapamayarak sözleşmelerine koydukları yüklü tazminat maddeleri ile kulüpleri soyup soğana çevirdi. Hangisi soydu, hangisi ne şekilde başarısız oldu, hangisi yönetimlerin oyuncağı oldu bunları tartışmaya gerek yok. Tartışılacak bir konu varsa o da kariyerli teknik direktörlerin türkiye sınırları içersinde başarılı olma ihtimallerinin kabataslak bir yüzde vermemiz gerekirse %10'dan bile az olmasıdır. Malesef bize bu tarz öğretmen tarzı adamlar gitmiyor dostlar.. O yüzden bundan sonra Jose Mourinho'yu atatürk hava limanında Gs kaşkolu ile görseniz dahi biraz gamlı baykuş olun..

Hemen birkaç sene önceye hatta 5-6 ay önceye gidelim ve galatasaray'a bakalım..Kulüp virane, kulüp yıkılmış, futbolcusunu satmak için avrupa maçına çıkartmayan bir yönetim tarafından semirilmiş kolu kanadı kırılmış bir Rijkaard. Hiçbir şey yapamıyor, sahada ne taktik ve ne de onun konuştuğu futbol dilinden anlayan birileri var, herkes kafasına göre bir şeyler yapıyoru, çünkü kimse ne oynadığını, ne yaptığını bilmiyor. Peki bütün suç "elimdeki kadro yetersiz" diye barım barım bağıran ; ama bu veryansını o zamanlar yönetimi hedef gösteriyor olarak gösterilen rijkaard'ta mıydı ? Guardiola'nın bile üstüne basa basa vurguladığı gibi takır takır işleyen taktiksel düzenin yaratıcısı olan hollandalı bu kadar kötü müydü ? Değildi,olamazdıda zaten.. HAtırlayın rijkaard ilk geldiğinde bu takım duran top atıyordu ! Duran toptan sayısız gol buluyordu acaba birkaç ayda şeytanlar mı karıştı bu takıma da o golleri bulan oyuncular duran top kullanmaktan bile aciz hale geldiler ?

Birinci sezonunun sonunda rijkaard bir futbol dergisine açıklamada bulunmuştu. "Türk futbolunda her şeyden biraz var ama hiçbir şey tam değil" demişti. İşte frank ve nice zaferleri sırtına yüklemiş teknik zekalar bunun kurbanı oluyor ülkemizde.. Bizim futbolcumuza bir şey öğretemezsiniz ey kariyerli hocalar ! Bilesiniz ki bu nato kafa nato mermer anlayış olduğu müddetçe teknik, taktik vs düzenler bizim futbolumuzda asla başarıya ulaşamayacaktır. Bizim futbolumuzun dinamikleri başka şeylerden ibarettir.. Bu hırs, motivasyon ya da farklı bir şey olabilir. Ancak bizim futbolcularımız taktikten anlamazlar. Bizim futbolcumuz 352, 442'den hiç anlamazlar, pas nedir bilmezler, şut çekmeyi öğretemezsiniz ve asla geliştiremezsiniz. Servet çetin'e evliyalar gelip "uzun pas atma" nasihatinde bulunsa yine o servet uzun pasları atacaktır, sabri sarıoğlu'na duran top kullanma dese kullanacaktır şu ülke sınırları içersinde 18 yaşında bıyığı terlememiş bir futbolcuyu geliştirebilecek bir adam yoktur türk futbolcusunun karakteristik özelliğidir bu elindeki ile yetiniz.. O yüzden türk futbolunun bu tarz teknik dehalardan yararlanacak bir yapısı yoktur. Bizim futbolcularımıza bu adamlar fazladır.

Eğer hagi giderse bu acı tecrübeler ışığında yerine gelecek adam kesinlikle teknik bilgisi ile bir şeyler yapmış bir teknik direktör olmamalıdır. En fazla kıymetini bilemediğimiz Lucescu, gerets ayarında hocalar olmalıdır veya ortalaması galatasaray ayarında olan bir takıma başarılar yaşatmış bir hoca. Türk futbolu budur, türk futbolcusu budur. Onun dilinden anlayabilecek, hizaya getirecek biri olmalıdır..Acı ama gerçek..

Not: Bu yazımı Hagi gitmeden önce bir forumda yazmıştım şu an çoktan Bülent Ünder yerine geldi bile. Türk futbolcusunun dilinden anlayıp anlamadığını zaman gösterecek. Ancak 4 senelik akılalmaz başarıların gizli kahramanı olan bir futbol adamının türk futbolcusuna yabancı olmadığı aşikardır. Adnan Polat'ın gidişiyle beraberde kendsine büyük bir şans doğmuştur, çünkü arkasında eğer gelecek sezon takımda kalırsa istediği işleri yapacak bir yönetimin olma ihtimali muhtemeldir. kendisini şu 8 maçlık süreçte ispat edip önümüzdeki sezonda kulübün kendisine emanet edilmesi en büyük temennimdir.

6 Şubat 2011 Pazar

Eşekler Adam Olur Bunlar Adam Olmaz !

3 yorum



Defalarca yazılıyor çiziliyor. Gerek sözlüklerde gerek bloglarda herkes söylüyor hatta sokakta, kahvede eş dost muhabbetlerinde dahi basit bir taraftar bir şeyler söylüyor ama bir boşalma yaşamam için içimde olan birikimi dışarı atmam gerekiyor...Yine yeni yeniden yazmak istiyorum..

Bu gün maçımız olmasına karşın kendimi Galatasaraylı olarak bildiğim anlardan bu yana desteklediğim takımı izleme arzumun dibe vurduğu günlerdendi. Hatta o dereceki internette vakit öldürmeyi daha önce izlemediğim bir filmi izlemeyi dahi düşünmüştüm. Saat 19.00 olunca yine taraftarlık arzusu dürttü, dayanamadım ekranın başına geçtim..

Enteresan bir şekilde belkide futbolun tanrılarının emri ile "bam telini" sahada görememiştim. Zaten futbolunda tanrısı olmasaydı mutlaka birini sahada görecektik çünkü bu modern sahtekarlar o kadar usta şekilde teknik direktörlerin gözlerini boyuyorlar ki Rijkaard ve Hagi gibi iki futbol uleması bile kendilerinden vazgeçemiyor, kulübede Mourinho olsa o bile dayanamayıp bu adamları banko oynatacak hale geliyordu.

Rijkaard dönemindan bu yana uzun bir süredir ilk defan takımı bamsız izleme şanslarından birine nail olacaktık. Kupa maçınıda izlemiştim olumlu sinyaller vermiş hatta uzun bir aradan sonra ilk defa 1-0'lık bir maçı 2-1'e getirme şansını yakalamıştık bu bile bamsız takımın neler yapabileceğini yeterince açıklıyordu bir an için arenada bu safralardan arınmış bir kadronun neler yapabileceğinin düşüncesi keyfimi yerine getirdi ve çayımı alarak derin bir huzur ile maçı seyretmeye başladım

Nitekim goller yağmur gibi gelmeye başlamış o burun kıvırdığımız takımın kalitesi üç tane adamın gitmesi ile beraber ligte ilk üçe oynayacak bir takımın kalitesine erişecek derecede yükselmişti. sezon başından beri taraftarın desteklediği takımı izleme arzusunun dahi içine eden bir halden bambaşka bir hale bürünmüştü takımın hüvviyeti. Kazım efsaneleşmiş, lucas destan yazmış, Stancu tam anlamıyla nasıl bir futbolcu olduğu hususunda kendini göstermeye başlamıştı. Hatta öyle ki kariyeri boyunca attığı gollerin sayısı bir elin parmağını dahi geçmeyen Lorik Cana gol atmıştı.

Evet bu takım Eskişehirspor gibi ligin kaliteli bir takımına pozisyon vermiyordu. Yenildiğimiz, gol yediğimiz onca saçma salak takımı gördükten sonra bu performans efsaneleştirilmeyecekte ne olacaktı ? Herşeyden öte bam'ın oynamadığı bir takımın neler yapacağını gösteren çok önemli bir tezahürdü bu oyun..

İlk yarı 3-0 bittikten sonra Hagi'nin mustafa Sarp'ı oyuna koyacağından adım gibi emindim. Nitekim tahminimde de yanılmadım. Gözünü budaktan sakınmayan, Niang gibi super ligin en güçlü santraforlarından birini dahi durdurmayı başaran, bu maçtada orta sahayı süpürüp o dakikaya kadar defansın pozisyon vermeden maçı sürdürmesine vesile olan Neill çıkmış yerine bu adam girmişti. Ne akla hizmet bir değişiklik olduğunu anlayan var mı acaba ? Hani skoru korumak deseniz sözümona defansif özelliklerinden yararlanmak isteyeceğiniz bu adam ile Kazım'ı ya da Stancu'yu değiştirirsiniz ama Lucas değişikliğinin manası ne ? İşin tuhafı bu değişikliği beklemeyen Avusturalyalı yedek kulübesine geldiğinde biraz sitemkarca su şişesini atarak duruma isyan etti. Hagi'nin bu tarz anlamsız değişikliklerinden laf açılınca hemen 5-1'lik fenerbahçe maçına gidiyor aklım, kahroluyorum tekrar. Maç kopmuş, Ribery fenerbahçe'nin sol kanadını hacamat etmiş ve efsanemiz büyük usta hagi 60'ıncı dakikada Ribery'yi çıkarıp yerine Sabri'yi almıştı. Bu anlamsız değişikliği büyük ustamız yapmasaydı, korkularına yenik düşmeseydi o 6-0 tarih olacaktı bundan hiçbir şüphem yok ama efsanemizin garantici bir huyu var malesefki.. Bazen eline tarihe geçecek bir fırsat geçse bile o garanticiliğine yenik düşebiliyor.

Galatasaray'ın peygamberi, büyük insan Hagi ! Her ne kadar bazıları senin iyi bir teknik direktör olmadığını söylese de ben sana inanıyorum, inanmak istiyorum ! Futbolun sadece taktikten, 442'lerden, 352'lerden ibaret olduğuna hiçbir zaman için inanmadım. Elinde cesur adamlar yetenekli futbolcular olduğu müddetçe takır takır her sistemin işleyeceğine inandım. Culio'yu, Stancu'yu sen getirdin, hatta gelirken ben dahil taraftarın %90'ının alınmaması için kampanyalar başlattığı Kazım'ı adam etmek üzeresin peki güzel insan, sevgili profesör futbol bilginin Mustafa Sarp denen adamdan neler bekler ? Hagi'yi de geçtim Lütfen biri izah edebilir mi bu futbol sahtekarı oyuna girdikten hatta daha önceki maçlarda oynadığında takıma ne verdi ? Kaç tane faul yaptı, kaç tane mücadeleye girdi ? Taraftarın senelerdir gördüğünü, büyük yüreksiz ve ruhsuz futbolcuların takıma verdiği zararı Hagi gibi adam gibi adam nasıl göremez ? Görememesinin sebebi ne olabilir ?

Nitekim tek başına koca bir takıma bedel olan Sarp oyuna girince takım savunması bir anda dağıldı ve maç 3-2'ye geldi. Servet, Lorik, Serkan kurtuluş hatta o zamana kadar sırıtmayan Hakan balta bile bir anda dağıldı. Kazım ve Baros mucize yaratmasaydı yarın medyada arsenal - newcastle maçının türkiye karşılığı olarak manşetler atılacaktı.. Mustafa Sarp, Barış ve Ayhan'ın oynadığı her maça rakip takım 1-0 önde başlar bu bir futbol gerçeğidir. Olay bir tane dişlinin bozuk olması ve bu dişlinin çalışmamasının bütün takımı durdurması ile açıklanacak kadar basittir. Galatasaray'dan ayrılsalar vasat anadolu kulüplerinin kulübesini eskitecek olan bu şahıslar takımın çarkına ettiği müddetçe hiçbir maçı keyifle izleyemeyeceğim.

Related Posts with Thumbnails

Kimsin Sen ?

 
Super Mario Jardel - Template By Blogger Clicks